Ali Rıza Avcan
Beni tanıyanlar ya da bugüne kadar yazıp çizdiklerimi okuyanlar, ifade etmeye çalıştıklarımı dinleyenler benim ideolojik ve siyasi anlamda kent konseyleri düşüncesine muhalif olduğumu ve 2006 sonrasında Türkiye’de uygulanan kent konseyleri projesini başarısız bulduğumu bilirler.
Çünkü kent konseyleri düşüncesinin, çağdaş kapitalizmin ‘yönetişim‘ adı verilen yeni siyasi iktidar aracının bir dişlisi olduğunu ve emperyalizmin uluslararası alandaki savunucularından biri olan Birleşmiş Milletler Kalkınma Örgütü (UNDP) tarafından geliştirilerek Türkiye’ye önerildiğini, bu proje ile IMF, Dünya Bankası, OECD vb. gibi uluslararası kuruluşlarla yerel yönetimler arasında, ulus devletlerin müdahalesi dışında doğrudan bir ilişki kurulmaya çalışıldığını, bunu da belediyelere bağlı kurulan bu örgütler eliyle gerçekleştirmek istediklerini bilir ve söylerim.
Ayrıca, bu projenin 1999-2006 döneminde uygulanan Yerel Gündem’21 projesinden elde edilen birçok doğru ve değerli deneyimin dikkate alınmaması nedeniyle; halktan kopuk olacağını ve ne kadar çabalarlarsa çabalasınlar başarıya ulaşamayacaklarını anlatırım.
Kent konseyleri ile ilgili yetersiz hukuki düzenlemelerin, kent konseyleri ile belediyeler arasındaki anti demokratik ilişkilerin ve ülkemizdeki sivil toplumun geleneksel meslek hastalıkları nedeniyle bu örgütlenmenin de zaman içinde diğer sivil toplum örgütlerine benzeyeceğini, belediye başkanlarının emrinde belediyelerin bir hizmet birimi gibi çalışacaklarını ve bundan da en fazla belediye başkanlarının memnun kalacağını anlatmaya çalışırım.
Nitekim çevremde görüp izlediğim ya da mülteciler gibi insani konularla ilgili olarak fiili olarak çalıştığım kent konseylerinin uygulamaları da bütün bu iddia edip söylediklerimi doğrulayıp haklı olduğumu gösterir durur.
1970’li, 1980’li yıllarda temsili demokrasinin yetersizliği nedeniyle kendiliğinden ortaya çıkan ve gerçek halk muhalefetini temsil eden alternatif halk meclislerini, kent senatolarını bilen, o oluşumların tüzüklerini hazırlamış, yönetimlerinde bulunup fiilen çalışmış, belediyeler adına ya da tümüyle sivil bir inisiyatif olarak mahalle örgütlenmeleri yapmış, platformlar kurmuş biri olarak bu hep haklı çıkma keyfiyetinden de memnun olduğumu pek söyleyemem…
Buna rağmen kent konseylerinin varlık nedeni ve işlevleri konusunda siyasi bir bilincin var olması durumunda kent konseylerinin bugünküne göre bağımsız ve daha demokratik bir yapıya kavuşturulabileceğini; bunu sağlamak amacıyla da oyunun kurallarına uygun bilinçli bir demokrasi mücadelesinin şart olduğunu düşünürüm.
Benim bu konudaki temel düşüncem bu olmakla birlikte; çevreme baktığımda kent konseylerinin yönetimi konusunda demokratik mücadelenin unutulduğu ya da önemsenmediği birbirinden ayrı iki temel yanlışın yapıldığını görüyorum:
Bu yanlışlardan biri yapmak istediklerini oyunun kurallarını, bu konuyla ilgili yasal düzenlemeleri dikkate almaksızın yapmak isteyen kent konseyleriyle ilgilidir. Bu düşüncede olan kent konseyleri yapmak istedikleri çalışmaları yasal çerçeveyi pek düşünmeden ve oyunun kurallarını dikkate almadan gerçekleştirmeye kalkıyorlar. Böylelikle kendi önlerine konulan antidemokratik engelleri kimselere fark ettirmeden kurnazca aşabileceklerini düşünüyorlar. Hatta bunu kent konseylerini kendi siyasi görüşlerinin merkezi ya da aracı olarak tahayyül edip gerçekleştirmeye çalışan ya da kendi yerel sorun ve konuları dururken ulusal ya da uluslararası düzeyde siyaset üretmeye çalışan kent konseyleri de oluyor.
Yapılan yanlışlardan bir diğeri de, bazı kent konseyi yönetici ve katılımcılarının kendilerini belediye başkanlarının ya da yöneticilerinin iradelerine teslim ederek, halinden memnun bir ‘boş zaman animatörü’ olarak kendilerine uygun görülen belediye hizmetlerini yaparak, günlerini karşılıklı ziyaret, toplantı, yemek ve plaket alıp vermelerle geçirerek kazasız belasız neticelenecek bir yönetim tarzını tercih etmeleridir.
Oysa, kent konseyleri projesi çağdaş kapitalizmin yeni bir siyasal iktidar modeli olarak önümüze konulmakla birlikte; bu oluşumun demokrasi mücadelesi içinde kurumsallaşıp kalıcılaşabilmesi; hatta kendi içinde evrilerek bu topraklara ve insanımıza özgü yeni bir modele dönüşebilmesi için yine oyunun kuralları içinde kalınarak yapılabilecek birçok şey, birçok fırsat bulunmaktadır.. Yeter ki bunu sağlayacak demokratik bir bilinç, irade ve örgütlenme gücü olsun…
Aksi takdirde, büyük bir içtenlikle yapılan her şey sabun köpüğüyle yazı yazmaya benzeyecek, yapılan bir çok şeyin toplumdaki geri dönüşü bir türlü alınamayacaktır. Olağanüstü bir çaba ve samimiyetle yapılan bir çok konsey çalışmasının kent konseylerinden önce belediye başkanlarının değirmenine su taşıyacağı böylesi bir süreçte kent konseylerinin gelişip güçlenmesi, gerçekleştirdiği çalışmaların sonuçlarıyla kendi varlık nedenini kanıtlaması ve varlığını sürdürmesi ne yazık ki mümkün olmayacaktır.
Devam Edecek…