Hakan Kazım Taşkıran
Bayraklı’yı Bayraklı yapan, Antik Dönemde ‘Palaia Smyrna’ olarak anılan İzmir kentinin ilk kurulduğu yer oluşudur. Bilindiği gibi İÖ 3 binin başlarında kurulmuş olan kent, Helenistik Çağ (İÖ 333-133)’da, yaklaşık olarak İÖ 300 civarında Kadifekale’nin kuzeye bakan yamaçlarına taşınmıştır. Yapılan son araştırmalarla ortaya çıkan Yamanlar ve Bornova yerleşimlerinin daha eskilere uzandığı bilinmektedir; ancak, toprak altında barındırdığı tahmin edilenlerle günışığına çıkarılanlar göz önüne alındığında, döneminin modern bir kenti olan Tepekule’nin İzmir tarihi içinde farklı bir yerinin olduğu görülür. Bu arazi, 19. yüzyılda İzmirli bir Rum olan Hacı Mutso’ya ait olduğundan ‘Hacı Mutso’nun Bağları’ ya da ‘Hacı Mutso Tepesi’ olarak anılıyordu. İlk olarak 1930 yılında yapılan bir, iki denemenin ardından 1948-1951 yıllarında Ekrem Akurgal, J. M. Cook ve R. V. Nichols ile devam eden kazıları, 1965 yılından sonra Ekrem Akurgal tek başına sürdürdü. Ekrem Akurgal’ın vefatının ardından Tepekule kazıları günümüzde Meral Akurgal tarafından yürütülüyor.
Bayraklı isminin nereden geldiğine dair birçok efsanevi anlatım olmasına ve bunlara kaynaklarda yer verilmesine karşın, Osmanlı’nın 1426 yılında İzmir’i tamamen ele geçirmesinin ardından şekillenen Osmanlı Dönemi İzmiri’nden günümüze ulaşan en erken belgelerden hareketle, Mübahat S. Kütükoğlu, ‘XV ve XV: Asırlarda İzmir’ isimli eserinde, ‘Bayraklı’ isminin Haleb Türkmenleri’nin bir kolu olan ve bu yöreye yerleştirilen ‘Bayraklu Cemaati’nden kaynaklandığını belirtmektedir. ‘Bayraklu’ daha sonraki şeklinde de ‘Bayraklı’ isminin, 16. yüzyıldan beri bu yöre için kullanıldığı bilinmektedir. Ancak, Ersin Doğer, bu isimle ‘Bayraklu Cemaati’ arasında kurulan bu ilişkiyi, belgeye dayalı olmayan, isim benzerliğiyle ilgili bir varsayım veya ihtimal olarak değerlendirmektedir.
Bayraklı isminin kökeni üzerine ilginç bir ayrıntı ise şöyledir: 13. yüzyıl Bizans Dönemi kaynaklarında burada bir yerleşimin olduğu bilinmekte ve Bayraklı ‘Baris’ olarak anılmaktadır. Doğer, bu sözcüğün eski Helence’ye Mısır dilinden geçmiş olduğunu ve bu dilde bir tür gemi anlamına geldiğini, Helence’deyse bugün dahi küçük tekne, kayık anlamını taşıdığı bilgisini vermekte, Roma Çağı Helencesi’nde ise ‘Bari’ kelimesinin diğer anlamı olan ‘Kule’ye dönüştüğünü ve ‘Akri’ (Tepe) kelimesi ile birleşerek oluşan ‘Bariakris’ ismini ‘Tepekule’ ile ilişkilendirmektedir. Yazar Hıristu Sokrati Solomonidi, 20. yüzyıl başlarına ait bazı Yunanca kaynaklarda, İzmirli Rum entelektüellerin Bayraklı’nın ‘Tantalida’ ismi alması için çaba sarf ettiklerini; ancak, Osmanlı yönetimine bunu kabul ettiremediklerini yazar.
Bayraklı tarihinin önemli kesitlerinden biri de Capucinler’in bölgedeki varlığıdır. Capucinler, Fransisken Tarikatı’nın bağımsız bir kolu olan Fratres Minores Capucinorum’un üyeleriydi. Giydikleri sivri uçlu kukuletaya, İtalyanca ‘Cappuccinno’ denmekteydi. Capucinler, İzmir’in merkezi dışındaki yerleşmelerde ibadethaneler açıp bu ibadethanelerin yanına inşa ettirdikleri papaz okullarında verdikleri dini eğitim ile cemaatlerini genişletmek için, Osmanlı yönetiminden izin alabilmek amacıyla, yoğun uğraşlar verdiler. Capucin rahipleri Bayraklı’da bir kilise, civarında papazların ikamet edecekleri konutlar ve bir de eğitim verecekleri (İtalyan Kız Okulu) bina inşa etmek için, Osmanlı Hükümeti’nden 21 Ekim 1902 tarihinde verilen irade-i seniyye ile izin aldıkları kaynaklarda geçmektedir.
Bayraklılılar, başından beri Karşıyaka’ya bağlı olma gibi bir duygu taşırlar. Geçmişte Bayraklı’nın Bornova’ya bağlı olduğu birçok Bayraklılı için belki de yeni bir bilgi. Bayraklılara oldukça yabancı olan bu bilginin tarihsel gelişimine bir göz atalım. Bayraklı genel hatlarıyla Osmanlı Döneminde zaman zaman Bornova ile birlikte İzmir’e, Bornova nahiye olduktan sonra da Bornova’ya, Cumhuriyet’in başlarındaysa Karşıyaka’ya bağlanmıştır. Mübahat S. Kütükoğlu’nun ‘XV ve XVI. Asırlarda İzmir’ isimli eserinde anılan Kanuni Sultan Süleyman dönemine ait icmal defterlerinde, ‘Bayraklı’ ismi ‘Bayraklu’ olarak geçmekte, Osmanlı döneminde tespit edilebilen erken belge olan 16. yüzyıla ait tapu tahrir defterlerindeyse, 1528 yılında Bayraklı Bornova’ya bağlı bir köy olarak görülmektedir. Kütükoğlu, Bayraklı’nın Anadolu’ya geçen Türklerin kurduğu yeni köylerden biri olduğu düşüncesindedir. Ancak yukarıda da belirttiğimiz gibi, yaptığımız araştırmadan Bayraklı’nın Bizans Döneminde de önemli bir iskân merkezi olduğunu, buradaki dört kilise ve manastırın varlığından anlıyoruz. Osmanlı Döneminde Bayraklı adı üzerine tespit edilebilen ilk belge 1528 yılına aittir; fakat Kütükoğlu çalışmasının başka bir yerinde çelişkili olarak daha eski bir tarih olan 1478’de de Bayraklı adına rastlandığından söz etmekte ve 1478 ve 1529 tarihli mufassal defterlerde rastlanan Bayraklı’nın İzmir’e bağlı bir köy olarak geçtiğini yazmaktadır. 1575 tarihli kayıtlardaysa diğer bütün köyler gibi, Bayraklı da İzmir’e bağlı görülmektedir. Bornova ve köylerinin 16. yüzyıl sonlarında 1. Ahmet’in annesi Handan Sultan evkafı hasları içinde görülmesinden hareketle, Bayraklı’nın da bu hanedan mensubunun ‘has’ köylerinden biri olduğu söylenebilir. Daniel Goffman’ın ‘İzmir ve Levanten Dünya (1550-1650)’ isimli kitabında da Bayraklı’dan köy olarak söz edilmekte ve Goffman; “Bayraklı gibi diğer bazı köyler de fazla nüfusun yarattığı toprak kıtlığının ve devletin göçe izin vermek istememesinin sıkıntısını çekiyordu” demektedir.
19. yüzyılın sonlarına baktığımızda, Yahya Hayati Paşa’nın 15 Ağustos 1883 tarihinde İzmir Körfezi’nde vapur işletme imtiyazını Osmanlı Hükümeti’nden almasının veya kendisine verilmesinin ardından (ikinci şık daha doğru gibi görünmektedir), 1884 yılı Şubat ayından itibaren İzmir Körfezi’nde iskelesi olan yerleşimlere düzenli vapur seferleri yapılmaya başlanmıştır. Karşıyaka’ya da düzenli vapur işletilmeye başlanmasından sonra, 1885 yılında İzmir-Karşıyaka şosesi yapılmış, XIX. yüzyılın sonunda Karşıyaka şehirleşme açısından önemli bir gelişme sağlamış, Bayraklı ise hala mahalli idare bakımından Bornova nahiyesine bağlı bir köy statüsünde görülmektedir. 1909’da Karşıyaka nahiye haline getirilmiştir. 1886 yılında nahiye ve büyük köylerde alt yapı şartları uygunsa özerk belediyeler kurulabileceği gündeme gelmiş; ancak Bayraklı’nın teklifi alt yapısının yetersiz oluşu nedeniyle geri çevrilmiştir.
Bayraklı, Cumhuriyet Döneminde 1930 yılında Karşıyaka nahiyesine bağlı bir köy, 1940’lı yıllardaysa Karşıyaka’nın mahallelerinden biri olarak geçmektedir. Özetle, Bayraklı çeşitli dönemlerde idari açıdan İzmir’e, Bornova’ya ve Karşıyaka’ya bağlı olarak varlığını sürdürmüş, 2008 yılında da İzmir’in ilçelerinden biri olmuştur.