İzmir‘deki otopark sorununu ele aldığım yazı serisinin geçtiğimiz haftaki ilk bölümü beklediğimden fazla ilgi görüp çeşitli tartışmalara konu oldu.
Böylelikle motorlu araç sahibi olmayan çoğu insanın küçümseyip önemsemediği bir konunun aracını park edecek yer bulamayan ya da İZELMAN‘ın uyguladığı yüksek otopark ücretlerinden yakınan araç sahipleri açısından ne ölçüde önemli olduğunu bir kez daha anlamış olduk.
Bu arada Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) de ülkemizdeki ve İzmir‘deki yeni araç sayılarıyla ilgili verilerini açıkladı ve böylelikle 2025 yılı Eylül ayında İzmir‘de trafiğe çıkan araç sayısının Ekim ayında 10.685 araçlık artışla 2.071.425’e ulaştığını öğrendik.
Soru: Daha nereye kadar?, Fotoğraf: Andy Arthur
Evet, geçen haftadaki yazımda da belirttiğim gibi İzmir Büyükşehir Belediyesi ile diğer 30 ilçe belediyesinin trafiğe çıkan 2.071.425 adet aracın tümüne otopark yeri sağlamak gibi bir yükümlülüğü olmamakla birlikte; bir yandan, araç sahibi 2.071.425 İzmirli ile araç sahibi olmayan 2.421.817 İzmirli arasında belediyelerce yapılan otoparkların harcamalarına katılma açısından adaletin sağlanması, diğer yandan da başta yollar ve kaldırımlar başta olmak üzere kamusal alanlara park eden araçlar nedeniyle araç trafiğini kolaylaştırmak ve yaya haklarını korumak amacıyla artan araç sayısı ile paralel bir şekilde kent merkezi dışında bu araçların park edebileceği uygun yerlerin bir an önce oluşturulup araç sahiplerinden uygun miktarlarda otopark ücreti alınması ya da toplu ulaşımın daha fazla kullanılması koşuluyla motorlu taşıt araçlarının kent merkezine girişlerinin kısıtlanması gerekiyor.
Kent içinde trafiğe çıkan motorlu araç sayısı ile mevcut otoparkların yetersizliği arasındaki dengesizliğe ilave olarak, son yıllarda ortaya çıkan diğer bir belâ; yani, kentin her yerine, her köşesine pervasızca park edip yıllarca orada park eden motorlu ve motorsuz binlerce karavanla neoliberal zihniyetin bu sorun olan “ulaşım” kavramıyla “kamusal” olanı tu kaka ederek bir kent sorunu olmaktan çıkarması ve bir yerden bir yere gitmeyi bireyin istek, arzu ve keyfine dönüştüren “hareketlilik” kavramını piyasaya sürmesi, bu kavramın gönüllü pazarlamacılığı üstlenen başta akademisyenler olmak üzere planlamacılar ve belediye bürokratları tarafından kabul görüp ulaşım planlarının baş köşesine yerleştirilmesi ve bu bağlamda kentte hareket eden her şeyin kutsaması ile birlikte sayısı denetimsiz bir şekilde artan elektrikli e-scooter ve bisikletlerle e-motorlar ulaşımı içinden çıkılmaz hale getirdiğinde belediyeler üzerindeki mevcut yükün daha da arttığını görürüz.
Belediyelerce mahalle aralarında büyük bir maharetle yaratılan cep şeklindeki otoparklara park edip günlerce, aylarca; hatta, yıllarca orada kalan motorlu taşıt araçlarından ve karavanlardan ücret alınmadığını biliyor musunuz?
Bölgedeki araç sahiplerinin kullanması amacıyla yakınındaki bir yeşil alanın kemirilmesi suretiyle yaratılan en az 10 araçlık bu otoparktan ücret alınmadığını biliyor musunuz?
Kentlerdeki otopark hizmetleriyle ilgili sorunları daha etkili bir şekilde çözmek ve kentlerin uygun yerlerinde yeterli düzeyde otopark yapılmasını sağlamak amacıyla motorlu taşıt aracının fabrika çıkışı ya da ithali sonrasındaki satışı sırasında, o taşıt aracının hangi kentte, hangi koşullar altında kullanılacağı hususu dikkate alınmadan yüksek vergiler almayı ve buna ek olarak kentteki yeni bina yapımlarında bina sahibine otopark yapma zorunluluğu getirilmesini, bu sağlanamadığı takdirde belediyelerce genel otoparkların yapılması amacıyla ayrı bir fonun oluşturulmasını ve bu fondaki paranın sadece otopark yapımına harcanmasını öngören ve günlük pratik içinde çoğu kez çalışmayan ya da çalıştırılmayan mevcut sistemden vazgeçerek, aracın hangi kentte hangi koşullarda kullanıldığını, bu bağlamda otopark ihtiyacının hangi kentlerde ortaya çıktığını dikkate alan daha güncel ve pratiğe daha yakın bir yaklaşımla kentte yaşayan ve çalışan her araç sahibinden her yıl motorlu araç vergisine benzer bir verginin belediyelerce alınmasını ve bu şekilde tahsil edilen verginin sadece otopark yapımına tahsis edilmesini, otopark yapımlarında o bölgede bulunan vergi mükelleflerinin dikkate alınmasını sağlayan bir sistemin oluşturulması sağlanabilir.
Tabii ki bunu sağlamak amacıyla öncelikle otopark hizmetinin bir kamu hizmeti olduğunu kabul ederek; hizmeti, ticareti ve kârı ön plana alan, özellikle de şehir içi yolların bir şeridinde yaratılan uyduruk otoparklarda görevlendirilen işçilerin maliyetini karşılamak amacıyla otopark ücretlerini devamlı arttıran, bazı hatırlı semt, meslek mensubu ve şahıslara ait ücretleri düşüren, bunu yaparken de yurttaşlar arasında ayrımcılık yapmaktan çekinmeyen belediye şirketleri yerine işi doğrudan doğruya belediyede boş boş oturup çalışmadığı söylenen kamu görevlilerine ve bu görevlilerin hiyerarşik olarak bağlı olduğu birimlere yaptırmak gerekmektedir.
İzmir’in orta yerinde, Kemeraltı’nın girişindeki bu binlerce aracın park ettiği katlı otoparkın belediyece ruhsat alınmadan yapıldığını ve halen ruhsatsız olduğunu biliyor musunuz?
Ayrıca bunu yaparken kentteki otopark mafyasını besleyen mevcuttaki yüzlerce kaçak otoparkı yok etmek, yerleşim alanları içindeki çocuk oyun alanlarıyla mahalle parklarının içine araçların park etmesi amacıyla cep şeklinde yapılan otoparklar kullanımlarını ücrete bağlamak, başka bir deyimle tüm otoparkları belediye denetimine almak da gerekmektedir.
Tabii ki, bunu yapabilecek bilgi, birikim, deneyim ve beceriye sahipseniz…
Tabii ki laf ebesi gibi bol bol konuşmaktan çok sessizce hizmet vermeye değer verip işinizi yapıyorsanız…
Tabii ki “kamu hizmeti“, “kamu yararı“, “kamu kaynağı” ve “kamu zararı” gibi toplumsal mücadelenin kavramlarını kabul edip şirketleri bu işten alabiliyorsanız…
Tabii ki, şirketler ve onların kârı yerine halkın; yani, kamunun menfaatlerini düşünüyorsanız…
Bu haftaki yazımla gelecek haftalardaki yazılarımda İzmir‘de yaşadığımız otopark sorununu ele alarak; hem bu konu ile ilgili mevzuat hükümlerini, hem de bu konuda yaşananları dikkate alarak geliştirmeye çalıştığım çözüm önerilerini anlatmaya çalışacağım.
Bunu yapmadan önce de, konuyu düzenlemek amacıyla TBMM tarafından kabul edilen ya da bu yasalara göre çıkarılan yönetmelik hükümlerini, yazının ilerdeki bölümlerinde yer alacak hukuki değerlendirme ve tartışmalara temel yapmak üzere hatırlatacağım:
Toplu ulaşımın başarısız olduğu her yerde bireysel araç kullanımı artar ve otoparklar ağzına kadar dolar…
Belediyelerin otopark hizmetleriyle ilgili hukuki düzenlemeler
I- 5216 sayılı Büyükşehir Belediyeleri Kanunu
5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu‘nun 7. maddesinin (l) fıkrası hükmüne göre, “kapalı ve açık otoparklar yapmak, yaptırmak, işletmek, işlettirmek veya ruhsat vermek” büyükşehir belediyelerinin, yine aynı maddenin son fıkrası hükmüne göre, “bölge otoparkı, kapalı ve açık otoparklar yapmak, yaptırmak, işletmek, işlettirmek veya ruhsat vermek” büyükşehir kapsamındaki ilçe belediyelerinin görevidir.
5216 sayılı yasanın 26. maddesine göre büyükşehir belediyesi kendisine ait otoparkları işletebilir ya da bu yerlerin belediye veya bağlı kuruluşlarının % 50’sinden fazlasına ortak olduğu şirketler ile bu şirketlerin % 50’sinden fazlasına ortak olduğu şirketlere, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu hükümlerine tabi olmaksızın belediye meclisince belirlenecek süre ve bedelle işletilmek üzere devredebilir. Ancak, belediye şirketlerince işletilen bu yerlerin üçüncü kişilere devredilmesi, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu‘nun hükümlerine göre yapılacaktır.
Otopark hizmeti konusunu düzenleyen 5216 sayılı kanunun “belediyeler arası hizmet ilişkileri ve koordinasyon” başlıklı 27. maddesinin son paragrafında ise, “İmar mevzuatı uyarınca belediyelerin otoparkla ilgili olarak elde ettikleri gelirler beş yıllık imar programına göre hazırlanan kamulaştırma projesi karşılığında bölge otoparkı için gerekli arsa alımları ile inşasında kullanılır. Bu gelirler bu fıkrada belirtilen amaç dışında kullanılamaz” hükmü bulunmaktadır.
Her gün trafiğe çıkan yeni taşıt araçlarının artması…
II- 3194 sayılı İmar Kanunu ve Otopark Yönetmeliği
Otopark hizmeti konusunun ele alındığı diğer bir kanun ise 3194 sayılı İmar Kanunu‘dur. Kanunun 37. maddesine göre; imar planlarının düzenlenmesi sırasında planlanan yerleşimin koşulları ile gelecekteki ihtiyaçları göz önünde tutularak gerekli otopark yerleri ayrılır. Otopark ihtiyacı bulunan bina ve tesislere gerekli otopark yeri ayrılmadıkça yapı izni, otopark yapılmadıkça da kullanma izni verilmez. Kullanma izni alındıktan sonra otopark yeri, plana ve yönetmelik hükümlerine aykırı olarak başka maksatlara ayrılamaz. Bu fıkra hükmüne aykırı hareket edildiği takdirde, ilgili idarece yapılacak tebligat üzerine en geç üç ay içerisinde bu aykırılık giderilir. Mülk sahibi tebligata rağmen müddeti içerisinde gerekli düzeltmeyi yapmaz ise, belediye encümeni veya il idare kurulu kararı ile bu hizmet ilgili idarece yapılır ve masrafı mal sahibinden tahsil edilir.
Aynı kanunun 44. maddesinin III. bendinde ise otopark yapılması gereken bina ve tesisler ile diğer hususlar Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikte tespit edilir hükmü bulunduğu için bu hükme uyularak düzenlenen Otopark Yönetmeliği, 15 Eylül 2018 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Söz konusu yönetmelik, büyükşehir belediyeleriyle nüfusu 10.000 ve daha fazla olan yerleşmelerde; ayrıca, nüfusu 10.000’den az olmakla birlikte imar planı onaylanmış yerleşme ve alanlarla imar planı bulunmamakla birlikte bu yönetmeliğin uygulanacağına karar alınan bütün yerleşmelerde, yönetmeliğin yürürlüğe girdiği 15 Eylül 2018 tarihinden sonra yapı ruhsatı düzenlenmesi ve binalarda araçların yol açtığı parklanma ve trafik sorunlarının çözümü amacıyla otopark yapılmasını gerektiren bina ve tesislerde otopark ihtiyacının miktar, ölçü ve diğer koşullarıyla ilkelerini belirlenmiştir.
17 maddeden oluşan ve kabul edildiği tarihten bu yana geçen 7 yıl içinde 12 kez değiştirilen 2018 tarihli Otopark Yönetmeliği‘ni daha ayrıntılı incelediğimiz takdirde;
5216 ve 3194 sayılı kanunlarda yazılı olduğu şekilde, ihtiyacı karşılamak üzere imar planlarında gösterilen otopark alanlarını verimli ve etkin bir şekilde işletme anlayışından neredeyse vazgeçildiğini, kentlerde sayıları her geçen gün artan taşıt araçlarına yer bulmak kaygısıyla her iki kanuna aykırı bazı düzenlemelerin yapıldığını görürüz.
“Bırakayım mı, bırakmayayım mı?“
Örneğin yönetmeliğin “yol üstü (yol boyu) araç park yeri” tanımı imar planlarında kamu yolu olarak belirlenmiş cadde ve sokakların bir şeridinin yatay ve düşey işaretlemeler yapmak suretiyle otopark olarak kullanılabileceğini ifade etmekte ya da insanların esenlik ihtiyacını karşılamak amacıyla oluşturulan yapıların çevresindeki bahçeleri kemiren ortak otopark uygulamalarına yol açılmakta; böylelikle, kamunun genel kullanımına açık yol ve alanların 5216 ve 3194 sayılı kanunlara aykırı olarak özel araç sahiplerine tahsis edilmesini sağlamaktadır.
Aslında söz konusu yönetmeliğin yedi yıl gibi kısa bir süre içinde 12 kez değiştirilmesi bile yapılan düzenlemelerin artan taşıt aracı ve otopark ihtiyacı nedeniyle nasıl esnetilip tahrip edildiğini göstermektedir.
Tabii ki bu esnetmeye imar planlarının yapılmasında ya da değiştirilmesinde veya belediyelerce yürütülen fiili uygulamasında göz yumup izin veren; başka bir deyimle, mevcut mevzuata aykırılıkları dahil ettiğimizde karşımıza gerçekten kangrene dönüşmüş bir sorun çıkmaktadır.
Bu duruma örnek olarak, halen oturmakta olduğum 10 yaşındaki yeni binanın 1 metre kazılsa suyun çıktığı bataklık bir arazide yapılması nedeniyle yağmurlu havalarda su içinde kalan zemin altı otoparklara hiç bir taşıt aracının girememesini ya da 10 daireli binanın müteahhidi olduğunu daha sonradan öğrendiğim Mehmet Cengiz‘in amca oğlu Ahmet Cengiz‘in bu bina için yüksek miktardaki otopark ücretini ödememek amacıyla zemin seviyesinin altındaki otoparklara taşıt aracının girebilmesi için projesinde gösterilen duvarı örmeyişini en yakından deneyimlemiş biri olarak gösterebilirim. (1)
Yağmurla birlikte su içinde kalan yeraltı otoparkları…
Sayısı her yıl artan taşıt araçlarına rağmen otopark hizmeti verilmeyen ilçeler ve kapasitesi arttırılmayan otoparklar…
Gelelim İzmir‘deki otopark ihtiyacının nereden kaynaklandığı ve nasıl karşılandığı ya da karşılanamadığı; daha doğrusu bu konudaki yetersizlik konusuna…
Tabii ki otoparka ihtiyaç duyanlar bu kentte yaşayan ya da çalışan insanların milyonlarca lira vererek satın aldığı ya kiraladığı, o nedenle de onlar için çok değerli olan motorlu taşıt araçlarıdır… Aynen bir zamanlar ata binerek seyahat edenlerin atlarını hanlara, kervansaraylara teslim ettikleri gibi arzu nesnesi araçlarını güvenilir kişi ve yerlere; hatta, ne yaptıklarını bile bile çaresizlik içinde otopark mafyasının yönettiği otoparklara bırakırlar… Tabii ki, evlerinin, işlerinin önündeki buldukları sahipsiz bedava yerlere, kamuya ait alanlara park etmeyi fazlasıyla sevip bu tür yerlerin çoğalmasını şiddetle arzularlar… Milyonlarca liraya kıyıp aldıkları lüks arabalarını oralarda tek başına bırakıp arkalarına bile bakmadan gidebilirler…
O araçları üreten, onlara akaryakıt satan ya da malzemesini sağlayan ulusal ve uluslararası sermaye ise o araçların nerelere nasıl park edeceğini düşünmeden siyasi iktidara yaptığı baskılarla belediyeleri otopark yapmaya zorlar… Belediyeler ise araç sahibi olmayanların haklarını dikkate almaksızın araç sahipleri için otoparklar yapmaya, onları memnun etmeye çalışır… Hem de bu işin maliyeti, her geçen gün artan trafik sıkışıklığı ve bu araçların atmosfere saldığı zehirli gazları dikkate almadan… Hem de “sıfır karbon” ya da “sürdürülebilirlik” laflarını gevelemeden…
İzmir, nüfusu ve buna bağlı olarak yollarında dolaşan taşıt aracı sayısı her geçen gün devamlı artan bir kenttir… Hem ülkenin diğer bölge ve illerine göre daha gelişmiş, hem de bu kentteki tüketim ekonomisi hesapsız kitapsız bir düzeye yükseldiği için bu kentteki kişi başına düşen araç sayısı, ülke ortalamalarına göre daha fazladır… Bu durumu da en iyi şekilde 2018-2025 döneminde ülkemizdeki ve İzmir’deki araç sayısı ile kişi başına düşen araç sayılarının gelişimini gösteren aşağıdaki mukayeseli tablodan görmek mümkündür…
Yukarıdaki tablodan da görüleceği gibi, 2018 yılında 1 milyon 394 olan motorlu araç sayısı aradan geçen 7 yıl içinde % 47,83, otomobil sayısı % 39,18 oranında, genel olarak her yıl ortalama % 6,84 oranında artarak 2 milyonu geçmiş durumdadır.
Hem de anlı şanlı profesörlerin, şehircilik hocalarının suya yazılar yazarak hazırladığı “İzmir Modeli“, “Vizyon 2050” ve “Vizyon 2074” gibi afilli plan ve programlardaki motorlu taşıt sayılarıyla ilgili öngörüleri çiğneyip geçerek…
Üstüne üstlük kent bütününde yer alan 30 ilçede havayı kirleten araç sayısı böylesine olağanüstü bir artış gösterirken İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin; daha doğrusu belediyenin yetki verdiği İZELMAN‘ın şirketinin, 2024 yılı ADNKS verilerine göre diğer 19 ilçede yaşayıp çalışan1.481.997 kişiyi; yani, İzmir nüfusunun% 32,99’unu sanki İzmirli değillermiş, İzmir Büyükşehir Belediyesi sanki onların ödediği vergilerden pay almıyormuş gibi sadece 11 metropol ilçede görev yapmakta, ilçe belediyeleriyle işbirliği içinde bir çalışma yürütmemekte ve işlettiği otopark sayı ve kapasitesinde bu artışı karşılayacak ciddi bir yatırım yapmadığını dikkate aldığımızda kentteki otopark sorununun içinden çıkılmaz bir kaosa dönüşeceğini söyleyebiliriz.
Aynen yıllardır katı atık toplama ve arıtma konusunda çözüm bulunmayıp tek bir yatırım yapılmayışı nedeniyle bugün hep birlikte yaşadığımız içinden çıkılmaz durum gibi!
İzmir Büyükşehir Belediyesi sınırları içinde faaliyette bulunan 30 ilçe belediyesiyle ilgili otopark hizmeti verilerinin bilinmeyişinin yanında, İzmir Büyükşehir Belediyesi ya da İZELMAN tarafından işletilen otoparklarla ilgili verilerin geçmiş yıllarda yayınlanmayışı nedeniyle 2019 tarihli İzmir Ulaşım Ana Planı 2030 ile İzmir Büyükşehir Belediyesi‘ne ait 28 Kasım 2022 tarihli İzmir Veri Seti rakamlarını; ayrıca, halen İZELMAN‘a ait web sayfasında yer alan rakamları dikkate alarak hazırladığım aşağıdaki tablodan da anlaşılacağı üzere İzmir Büyükşehir Belediyesi ve İZELMAN, hizmet verdikleri 11 metropol ilçede son yıllarda ciddi bir otopark yatırımı yapmamış, sayıları her geçen gün taşıt araçlarının yarın öbür gün nereye park edeceklerini kendine dert edinmemiştir.
Görüldüğü gibi bir yanda toplam sayısı 2.065.740’a ulaşıp her geçen yıl hızla artan motorlu araç sayısı, diğer yanda da bu araçların ancak 14.797’sine; yani, % 0,72’sine otopark hizmeti sunabilen ve bununla övünüp sudan sebeplerle tarifeleri indirip yükselten bir büyükşehir belediyesi ve onun kangren haline gelmiş otopark hizmeti… Diğer yandan da gerek metropol alan içinde yer alan 11, gerekse bu alan dışında yer alan 19; toplam olarak 30 ilçe belediyesinin otopark hizmeti konusunda kendi başına ya da büyükşehir belediyesi ile birlikte ne yaptığından haberdar olmadığımız, belki de kendilerinin de ilgilenmediği bir bilinmezlik… Karşımıza çıkan bu kötü manzaradan da anlaşılacağı üzere, ismi ister İzmir Büyükşehir olsun, ister İZELMAN olsun 12.012 kilometrekarelik büyük bir alanda hizmet vermekle yükümlü olan bir büyükşehir belediyesi ile 30 ilçe belediyesi bu hizmeti yeterince vermiyor ve gelecekte de vereceğe pek benzemiyor…
Bu durumda tabii ki mevcut otopark kapasitesinin, trafiğe kayıtlı motorlu taşıt aracı kadar olması gerektiğini söyleyip adeta her motorlu taşıt aracına bir otopark yeri ayrılmasını istemiyoruz. Ama kent içi ve dışında bugün itibariyle 2 milyonu aşan taşıt aracı için daha fazla otopark yapılması gerektiğini, otopark yapımı için inşaat sahiplerinden toplanan paraların başka işlere harcanmayıp bu işe harcanması gerektiğini; ayrıca, en iyi çözümlerden birinin kent içindeki trafiği hafifletmek olduğunu bilmekle birlikte -ne hikmetse- her tür otoparkın, özellikle de katlı otoparkların kent içinde yoğunlaştığını görüyoruz.
Değişik marka ve modeldeki otomobil fiyatlarıyla bu araçlara ait vergilerin milyonlarla ifade edildiği günümüz tüketim toplumunda karşımıza çıkan yeni ve pahalı başka bir alışkanlığı, daha doğrusu yine birilerine keyif verirken kentte yaşayan bizlere yeni sorunlar yaratan, yarattığı otopark sıkıntılar nedeniyle yeni mali yükler getiren zenginlerin yeni bir oyuncağını gündeme getirmek istiyorum:
Motorsuz olduğu için diğer bir araçla çekilen karavanlar, minik ev (tiny house) olarak tanımlanan ve minimalist yaşam felsefesinin sadelik anlayışıyla tasarlanan, genellikle doğa ile iç içe bir yaşam sürmek isteyenlerin tercih ettiği; küçük boyutlu, işlevsel küçük ev modelleri ve bütün bu araçların en büyüğü olarak karşımıza çıkan sabit ya da mobil konteyner evler…
Karavan, “tiny-house” ve konteyner evler…
Ev yaşamını deniz kıyısında, dağda bayırda, doğanın içinde, hiçbir sabit konaklama tesisine bağlı olmaksızın ve konaklama için herhangi bir ödeme yapmaksızın tatil yaparcasına keyif sürme arzusundan kaynaklanan bu araçlar bugün burada, yarın orada olma gibi göçmen bir yaşamı mümkün kıldığı için, çoğu kez gelir düzeyi yüksek varlıklı kentli kesimlerle okumuş beyaz yakalıların amatör heveslerini tatmin ediyor.
Hatta bu yeni heves ya da alışkanlığın, değişik cins ve fiyatlardaki karavanları seçmeyi konu alan televizyon dizilerinin Bloomberg, TLC ya da DMAX gibi televizyon kanallarında yayınlanması suretiyle olası tüketicileri özendirip teşvik ettiğini, diğer yandan da bu tür karavan, minik ev (tiny-house) ya da konteynerlerde kullanılan farklı araç ve gereçlerin satış pazarlaması ile ayrı bir sektörün yaratıldığını söyleyebiliriz.
Ancak bu motorlu ya da motorsuz araçların hem kentlerdeki hem de gittikleri yerlerdeki varlıkları, taşıt araçlarının parkından kaynaklanan sorunlara ek olarak yer yer ve zaman zaman daha önce karşılaşılmamış yeni sorunların çıkmasına neden oluyor. Aynen insanın hareketliliğini arttırdığı iddia edilen e-scooter kullanıcılarıyla motosiklet ya da bisiklet kullanıcılarının yarattığı yeni sorunlar gibi…
Konunun yasal yönü…
Bilindiği üzere, 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun “Belediyenin yetkileri ve İmtiyazları” başlıklı 15. maddesinin (p) fıkrası hükmüne göre, “kara, deniz, su ve demiryolu üzerinde işletilen her türlü servis ve toplu taşıma araçları ile taksi sayılarını, bilet ücret ve tarifelerini, zaman ve güzergâhlarını belirlemek; durak yerleri ile karayolu, yol, cadde, sokak, meydan ve benzeri yerler üzerinde araç park yerlerini tespit etmek ve işletmek, işlettirmek veya kiraya vermek; kanunların belediyelere verdiği trafik düzenlemesinin gerektirdiği bütün işleri yürütmek“ belediyelerin yetki ve imtiyazında bulunmakta olup; bu yetki ve imtiyaz, büyükşehir belediyelerinde 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu‘nun “Ulaşım hizmetleri” başlıklı 9. maddesi ve bu maddeye göre düzenlenen “Büyükşehir Belediyeleri Koordinasyon Merkezleri Yönetmeliği” uyarınca Ulaşım Koordinasyon Merkezleri (UKOME) eliyle kullanılmaktadır. Bu çerçevede İzmir Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Koordinasyon Merkezi, kurulduğu 14 Temmuz 2004 tarihinden bu yana aldığı binlerce kararla İzmir Büyükşehir Belediyesi sınırları içindeki araç park yerlerinin yer ve sayısını belirlemektedir.
Karşıyaka sahilindeki denize nazır otoparklardaki karavanlar, 28 Mayıs 2023.
Belediyelere verilen bu yetki ve imtiyazların kullanımı İzmir‘de İzmir Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Koordinasyon Merkezi (UKOME)‘ne ait olup, 2004 yılından bu yana kent içindeki park yeri ve sayılarıyla ilgili binlerce karar alınıp uygulanmasına; ayrıca, İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi tarafından “İzmir Büyükşehir Belediyesi Otopark Yönetmeliği Uygulama Esasları” ve “İzmir Büyükşehir Belediyesi Kıyı ve Sahil Şeridi, Yol, Meydan ve Yeşil Alan Yetki ve Görev Uygulama Yönetmeliği” ismiyle iki ayrı yönetmelik düzenlenmiş olmasına karşın; bugüne kadar mülkiyeti İzmir Büyükşehir Belediyesi‘ne ait araç otoparklarının kullanım esas ve usullerine ilişkin herhangi bir yönetmelik düzenlemesi yapılmadığı görülmektedir. Çünkü bu otoparklar, hem büyükşehir hem de ilçe belediyelerinde ticari bir anlayışla belediye şirketlerine verilmekte ve araç otoparklarıyla ilgili her türlü düzenleme bu şirketler tarafından yapılmaktadır.
Öte yandan Danıştay‘ın değişik tarihlerde aldığı kararlarda da belirtildiği üzere, trafiğe tahsis edilmiş olan cadde ve sokakların kenarında park eden araçlardan, park edilen alan trafiği engellediği ve araçların buraya girişi, çıkışı ve güvenli bir şekilde park edebilmesi için gerekli park işaretlemeleri yapılmadan park ya da işgal ücreti alınamayacağı da bilinmektedir.
İzmirlilerin şikayeti üzerine zabıta marifetiyle gerçekleştirilen çözümden uzak müdahaleler… 28 Mayıs 2023.
Ancak bütün bunlara rağmen, İzmir Büyükşehir Belediyesi ile ilçe belediyelerine ait birçok araç parkı kamu kaynakları kullanılarak inşa edildiği, giriş ve çıkışları belirlenip araçların park etmesini kolaylaştıran park yeri işaretleri konulduğu halde, buralarda park eden araçlardan hiçbir ücret talep edilmemekte, bu parklara bu işi yapmak üzere bir görevli verilmemekte ya da ücret tahsilatını sağlayacak bir sistem geliştirilmemektedir. Özellikle de yol kenarlarında ya da mahalle aralarında yapılan yeşil alanların, parkların içinde veya mevcut kaldırımların daraltılması, hatta yok edilmesi suretiyle sırf bu amaçla yaratılan otoparklarda yıllarca park eden araçlardan hiçbir ücret alınmamakta, bu nedenle de belediye eliyle yaratılmış bu sahipsiz otoparklar motorlu ya da motorsuz karavanların, minik evlerin ve konteynerlerin park yeri olarak kullanılmaktadır. İşte o nedenle, kamu kaynakları kullanılarak motorlu araç sahiplerine sunulan bu tür “bedava” otoparklar araç sahibi olmadığı halde düzenli olarak vergilerini ödeyip kendilerine düşen yükümlülükleri yerine getiren hemşerilerin aleyhine, karavan, minik ev ve konteyner sahiplerinin de lehine olacak şekilde kullanılmakta; böylelikle mevcut kamu zararının daha da artmasına neden olunmaktadır.
Her ne kadar 2022 yılı Kasım ayında İnciraltı Ormanı‘ndaki 259, 28 Mayıs 2023 tarihinde de Karşıyaka sahilindeki 122’si çekme, 52’si motorlu olmak üzere toplam 174 adet karavanın zabıta eliyle toplanarak belediyenin gösterdiği alanlara götürüldüğüne ilişkin belediye basın bültenleriyle gazete haberlerini görsek de okuduğumuz haberlerde belediyenin bu karavanlar için “ücretsiz“; yani, “bedava” park alanlarının belirlendiğine ilişkin bilgiler, bu işin yine araç sahiplerinden ücret almaksızın geçiştirildiğini göstermektedir. (1, 2, 3)
“Bedava” parklardan bir örnek: Karşıyaka, Yalı Mahallesi 6484 sokaktaki Manolya Parkı.
Bu durumda da, milyonlarca lira verilerek alınan özel taşıtlar, kendilerine belediyeler tarafından bağışlanan bu bedava otoparklardan yararlanarak tüm cadde, sokak ve parkları doldurarak araç sahibi olmayan yurttaşların aleyhine bir durum yaratmakta, “bedavacı ayrıcalıklı yurttaş” olmanın tadını sonuna kadar çıkarmaktadırlar. Hele ki, TÜİK’in 2023 Kasım ayı verilerine göre 2022 yılı nüfusu 4.462.056 olan İzmir’de, trafiğe kayıtlı araç sayısının 1.785.932, bu araçlara sahip kişi sayısının da toplam nüfusun 40,03’ünü oluşturduğunu öğrenip geriye kalan 2.676.124 kişinin; yani, % 59,97’sinin araç sahibi olmadığını düşündüğümüzde…
İşte o nedenle, 2023 Kasım ayı itibariyle İzmir’deki 1.785.932 taşıt aracına park yeri bulmak zorunda olup bulamayan İzmir Büyükşehir Belediyesi ile ilçe belediyelerinin bu sayının üstüne eklenecek binlerce motorlu ya da motorsuz karavanı, “tiny-house“u ve konteyneri düşündüğümüzde; hem mevcut araç otoparkı kapasitesinin yetmediğini, hem de giriş ve çıkışı düzenlenip otopark çizgileri çizilen bedava otoparkların kamuyu nasıl bir gelirden ettiğini düşündüğümüzde…
İmar ve karayolları trafik mevzuatına göre otoparkların durumu…
Öte yandan, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun “Otoparklar” başlığını taşıyan 37. maddesi ile Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği hükümlerine göre, her düzeydeki imar planlarının düzenlenmesinde beldenin ve bölgenin koşulları ile gelecekteki ihtiyaçları göz önünde tutularak gerekli olan yeşil alanlarla otopark yerlerinin ayrılması gerekmekte olup; imar planlarının yapılıp kabul edilmesi ile ilgili süreçlerde motorsuz karavanlar, “tiny-house“lar ve konteynerler dikkate alınmadığı için zaten 1.785.932 adet motorlu taşıt aracına yetmeyen otoparkların bu yeni oyuncaklara yetmeyeceği ortadadır.
Diğer yandan 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun “Tanımlar” başlığını taşıyan 3. maddesi “kamp taşıtı” olarak tanımladığı karavanları, “yük taşımasında kullanılmayan; iç dizaynı tatil yapmaya uygun teçhizatlarla donatılmış, hizmet edebileceği kadar yolcu taşıyabilen motorlu taşıt” olarak kabul edip, motorlu olmayan çekme karavanları, “tiny-house“ları ve konteynerleri kanun kapsamı dışında bıraktığı için kanun kapsamında olmayan bu araçların motorlu kara taşıtları için yapılan otoparklara almak, hele ki bunlardan herhangi bir şekilde ücret almamak motorlu araç, motorlu karavan, motorsuz çekme karavan, “tiny-house” ve konteyner sahipleriyle hiçbir şekilde bu araçlara sahip olmayan büyük çoğunluk arasındaki eşitsizliği ve adaletsizliği daha da büyütecek, zaten mevcut olan kamu zararını daha da arttıracaktır.
İlgili madde ve diğer kanun ve yönetmelikler uyarınca planların yapılmasında ve kentleşmeye esas imar planlarının düzenlenmesinde esas olarak alınan bölge nüfusuna ve yapılaşmaya esas yeşil alan ve otopark alanlarının hesaplanması ve tasarlanması noktasında öngörülmeyen çekme karavan, “tiny-house” ve konteynerlerin geçici ya da uzun süreli konaklama amacıyla kullanımı, bölgede yerleşik düzende yaşayan yurttaşlara ait diğer taşıt araçlarının parkı açısından sıkıntılara neden olacağı için bu araçların zabıta marifetiyle toplanıp yine ücretsiz parklara yerleştirilmesi uygulamasından vazgeçilerek İzmir Büyükşehir Belediyesi sınırları içindeki tüm otoparkların nasıl işletileceğine ilişkin bir yönetmeliğin düzenlenmesi, bu yönetmeliğin kapsamına yeşil alan ve parkların içine ya da kenarına yapılarak bedelsiz kullanılan otoparkların da dahil edilmesi, tüm araçlarla yazımızın konusunu oluşturan motorlu ya da motorsuz tüm karavan, “tiny-house” ve konteynerlerin şahsın birinci, ikinci, üçüncü araç sahibi olup olmadığına bakılarak kademeli olarak ücretlendirilmesi, karavan, “tiny-house” ve konteyner evlerin parkına ayrılan alanların yerleşim yerlerinin dışında seçilmesi yerinde ve doğru olacaktır.
Peki o halde, mevcut durum ne?
14 Ocak 2024 tarihinde yazarak ifade etmeye çalıştığımız bu sorunu yerinde görmek amacıyla, genellikle motorlu ya da motorsuz karavan, “tiny house” ve konteyner ev sahiplerinin oturduğu Atakent, Şemikler, Mavişehir ve Bostanlı gibi sosyo-ekonomik durumu yüksek mahallerinde, özellikle de Karşıyaka sahilinde yaptığım gezide fotoğraf çektiğim noktaları gösteren Google Earth görüntüsü ile onu izleyen aşağıdaki fotoğraflar, bu sorunun belediye zabıtası marifetiyle çözümlenmekten uzak olduğunu ve otoparklardaki işgalin halen devam ettiğini açık bir şekilde göstermektedir. Hatta karavana dönüştürülmüş koskocaman bir otobüsün bir somut gerçeğe dahil edildiğini dikkate aldığımızda…
Bostanlı-Atakent-Mavişehir hattındaki otoparklarda halen kışlamakta olan karavanları haritada işaretlediğimiz 6 ayrı noktada görebilirsiniz…
4. Nokta: Atakent önünde, Bostanlı Pazar Yeri’nin arkasındaki otopark…
4. Nokta: Karavana dönüştürülmüş otobüs… Acaba işgal ettiği yere kaç adet otomobil park edebilir?
3. Nokta: Karşıyaka Belediyesi’nin boşuna ve sonuçsuz çabası… Zira, Karşıyaka Belediyesi’nin “Bu alana karavan park etmek yasaktır. Karavanlarınızı kaldırmanız rica olunur” afişin asıldığı yerin 100 metre ötesinde onlarca karavan park etmiş durumda…
2. Nokta: Atakent Venedik Evleri arasındaki otoparkı işgal eden karavanlar…
1. Nokta: Yalı Mahallesi, 6440/1 sokakta belediye tarafından düzenlenen yeşil alanda park etmiş olan motorsuz karavan…
5. Nokta: Bostanlı Deresi ağzındaki otoparkı işgal eden karavanlar…
6. Nokta: Bostanlı Balıkçı Barınağı arkasındaki yaya yoluna park etmiş karavanlar…
Bütün bu yazıp çizdiklerimle dışarda yaşanan mevcut durumu fotoğraflarla sergileyip gösterdikten sonra çözümlendi sanılıp çözümlenmeyen bu sorunun gerçekten çözümlenmesi için görevli, yetkili ve sorumlu olanların bir şeyler yapılması gerekiyor… İzmir Büyükşehir Belediyesi ve ilçe belediyeleri ile birlikte belediyelerin ya da belediye şirketlerinin elindeki tüm otoparkların, otopark niteliğindeki bulvar, cadde ve sokak kenarındaki ya da yeşil alan, park içindeki tüm otoparkların düzenlenecek bir yönetmelikle disiplin altına alınması, yönetmelik uygulamasının her bir otoparkta otomatik sistemlerle ya da görevlilerle takip edilmesi, bu düzenlemede aynı şahsa ya da kuruma ait birden fazla araç olması durumunda ücretin kademli olarak arttığı bir tarifenin uygulanması, motorsuz karavan, “tiny house” (minik ev) ve konteynerlerin kesinlikle bu otoparklara alınmayarak bu tür araçlar için yerleşim alanı dışında ücretli parkların açılması…
Düşünmesi, araştırıp incelemesi ve önermesi bizden; bu önerilerden yararlanarak uygulaması ise belediye başkanlığı ve meclis üyeliği koltuğunu elinde bulunduranlarda ya da bu koltuklara aday olanlarda olsun diyelim…