Ali Rıza Avcan
Ülkemizdeki ilk tiyatro etkinliklerinin, İstanbul‘la eş zamanlı olarak İzmir‘de de ortaya çıkışı ile övünür, kültür ve sanat adına kendimize pay çıkartıp Smyrna, Efes, Bergama, Metropolis, Kyme, Myrina, Fokaia, Pitane ve Teos gibi yerlerdeki antik tiyatroların kapasitesini o tarihlerdeki kent nüfusu ile mukayese ederek bir zamanlar bu coğrafyada tiyatroya verilen değeri anlamaya ve anlatmaya çalışırız.

Ama diğer yandan da, bugün sahip olduğumuz çağdaş tiyatro salonu ve koltuk sayılarıyla oynanan oyunların ve o oyunları izleyen seyirci sayılarının İstanbul‘a ya da diğer Akdeniz kentlerine göre ne derece düşük düzeyde olduğunu hesaba katmıyoruz. Çünkü devletin ve belediyelerin temel politika, plan, program ve stratejinden yoksun hesapsız kitapsız eylemlerinde bu tür bilgilerin değeri bilinmemekte, geleceğe yönelik her girişimde geçmişin ve günün mevcut durumu, bu durumu yaratan koşul, sorun ve talepler dikkate alınmamaktadır. Bu anlamda, iktidarı elinde bulunduranların önemseyip önceledikleri ilk iş, her zaman için kendi merkezi ve yerel iktidarlarını sansür, vesayet ve denetim gibi müdahalelerle yönlendirip şekillendirdikleri “haşmetmeablarının” kültür ve sanat etkinlikleri ile güçlendirmek, tahkim etmek isterler.
Bu konuda aklıma gelen ilk kötü örnek, 2007-2008 döneminde İstanbul Şehir Tiyatrosu (İBŞT) sanatçılarının ve genel sanat yönetmeni Orhan Alkaya‘nın İstanbul Büyükşehir Belediye başkanına ve bürokrasisine karşı verdiği “sanatsal özerklik” ve “özgürlük” mücadelesidir. Böylesi kötü bir uygulamanın İzmir‘deki örneği ise, Hüseyin Mutlu Akpınar‘ın Karşıyaka belediye başkanı olduğu dönemde, Karşıyaka Filarmoni Orkestrası‘nın kurucusu ve şefi Gürer Aykal‘ı ve Karşıyaka Belediyesi Opera ve Tiyatro Sahnesi genel koordinatörü Sedat Ongurlar‘ı hiç kimseye danışmadan, herhangi bir danışma kurulu görüşüne başvurmadan, sadece başka bir sanatçının tivitine dayanarak görevden alınmasıydı. O tarihlerde bu saygısızlığa karşı çıkıp kültür ve sanattan anlamayan basit bir politikacının Gürer Aykal gibi bir sanatçıya yaptığına karşı çıkmış, bunun doğru olmadığını ifade etmiştim. Şimdi ise aradan 10 yıl geçtikten sonra Karşıyakalıların o eski belediye başkanını hatırlamadığını, Gürer Aykal‘a ise nasıl saygı duyduğunu görüyor ve bu kötü tecrübenin şimdinin yeni başkanlarına örnek olmasını diliyorum.
İzmir‘deki kültür ve sanat kurumlarının izlediği kültür ve sanat politikalarının dünü, bugünü ve geleceği ile ilgili strateji, amaç ve hedeflerin ne olacağına dair tek bir araştırma ya da incelemenin yapılmadığı, tek bir tezin bile yazılıp yayınlanmadığı, bu alanın tüm aktörlerini bir araya getirip onların görüş, düşünce, öneri ve eleştirilerinin dinlendiği tek bir toplantının bile yapılmadığı böylesi bir ortamda; özellikle de Covit19 salgınının ülkemiz tiyatrosuna; özellikle de İzmir tiyatrosuna verdiği zararı yeni yeni gidermeye çalıştığımız bir dönemde karşımıza çıkan, İzmir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu‘nun, “sanatsal özerklik” ve “iyi yönetim” olgusuna aykırı anti-demokratik bir dayatmanın nesnesi haline gelmesi nedeniyle ortaya çıkan tartışmaların, biz tiyatrosever seyircilerin tiyatro sevgi ve ilgisine ne ölçüde zarar verdiğinin unutulduğu bugünlerde….
Öncelikle İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin yeni başkanı Cemil Tugay‘ın İBB Şehir Tiyatroları genel sanat yönetmeni Yücel Erten‘le görüşmeden ve onu dinlemeden kimler tarafından hazırlandığı belli olmayan yeni bir yönetmelik marifetiyle görevden alma operasyonu hakkında fazla bir şey söylemeyeceğimi, bugünkü yazımda daha çok İzmir‘deki tiyatro dünyasının altyapısı anlamına gelen konu, sorun ve talepler hakkında değerlendirmeler yapmak istediğimi ifade etmek isterim…
Çünkü halen devam etmekte olan tartışmanın, bundan böyle uygulamaya girecek yeni yönetmelik çerçevesinde göreve atanacak yeni isimlerin iş yapmasını zorlaştıran; hatta, tiyatronun iyi yönetimini mümkün kılmayan bir noktaya ulaştığını, Yücel Erten‘in yaklaşım ve tavrını şikayet edip her şeyi belediye başkanının iki dudağı arasından çıkacak talimatlara bağlayan bir belediye ile onun yandaşlarının benim izlemek istediğim tiyatroya fazla bir şey veremeyeceğini ve hem İBB Şehir Tiyatroları‘nın, hem de İzmir tiyatrosunun bundan zarar gördüğünü düşünüyorum…

Gelelim tiyatronun İzmir‘deki son durumuna… Tiyatronun alt yapısı anlamında İzmir‘de kaç adet tiyatro salonu, koltuğu, grubu ve sanatçısı olduğuna, sergilenen oyunları kaç adet izleyicinin seyrettiğine, tiyatrocuların İzmir‘deki mesleki örgütlenmelerine ve daha fazla oyun oynayıp daha fazla kişi tarafından izlenmek için oyunlar dışında hangi işlerle uğraştıklarına, sanatçıların içinde bulunduğu işsizlik, maddi sıkıntı ve sorunlara… Yani İBB Şehir Tiyatroları düzeyindeki çatışmanın nasıl bir zemin üstünde oturduğu meselesine…
Bu konuya girmeden önce de, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)¹ ve Yükseköğretim Kurumu (YÖK)² tarafından yayınlanan istatistikler dışında tarafımca derlenen ve birazdan paylaşacağım verilerin tümüyle kendi çabam ve tiyatrocu arkadaşlarımın yardımlarıyla toparlandığını, o nedenle de herhangi bir şekilde kesin veri niteliğinde olmadığını dürüstlük ve doğruluk adına belirtmek zorundayım… Ancak bu zorunluluğu yerine getirirken, İzmir‘de tiyatro adına çalışıp emek veren hiç kimsede benim derlediğim bu verilere benzer bilgilerin bulunmadığını söylemeden geçmek istemem…
İzmir Tiyatrosu’nun altyapısı
İzmir tiyatrosunun altyapısını oluşturan unsurlar denilince ilk akla gelen üç unsur; yani, tiyatro oyunlarının oynandığı salonlarla bu salonlardaki koltuk sayılarını ve bu salonların sahnesi ile ilgili teknik donanımları, tiyatro oyuncuları denilince eğitim kurumlarında ya da kurslarda yetişen tiyatro yöneticileriyle oyuncuları, onların mesleki örgütlenmeleriyle kendi aralarındaki gruplaşmaları, son olarak da o salonlara gidip o koltuklara oturarak oyunları izledikten sonra beğenisini alkışlarla ifade eden ya da eleştirisini dile getiren bizleri; yani seyircileri gündeme getirmek istiyorum.

A) Salon ve koltuk sayıları
Bu üç unsurun ilkini oluşturan tiyatro salon ve koltuk sayılarıyla teknik donanımı ele aldığımızda karşımıza çıkan ilk veri seti, TÜİK tarafından düzenlenen tiyatro istatistikleri¹ olacaktır. Bu verileri gösteren aşağıdaki tablonun incelenmesinden de anlaşılacağı üzere, İzmir‘de tiyatro amacıyla kullanılan salon sayısı, devletin resmi rakamlarına göre 1995’de 10 iken aradan geçen 29 yılın sonunda 2023 yılı itibariyle 65’e yükselmiştir.
Bu salonlar arasında devlet tiyatrosu, belediye, üniversite, sivil toplum kuruluşu, özel şahıs ya da bunların dışında faaliyet gösteren diğer tüm tiyatrolara ait salonlar (tiyatro grubunun kendi salonu, kültür merkezi, çok amaçlı salon, üniversite veya belediyeye ait salonlar vb.) yer almaktadır. İlkokul, ortaokul ve liselere ait tiyatro gösterileri kapsam dışındadır.

Bu salonların hangileri olduğuna dair ayrıntılı bilgiyi TÜİK‘den almamız mümkün olmadığı için, geniş bir araştırma çerçevesinde bizzat yerine giderek ya da ilgili kurumların İnternet sayfalarıyla tiyatro portallerindeki bilgileri kullanarak, İzmir Büyükşehir Belediyesi‘ne ait Açık Veri Portalı³ ile İzmir İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü‘nün 2012 yılı istatistiklerini⁴ değerlendirerek 2024 yılı itibariyle İzmir‘de bu kapsama giren kaç adet kapalı ve açık tiyatro salonu bulunduğunu ve bu salonlarda kaç adet koltuğun yer aldığını belirlemeye çalıştık. Bu nedenle, özel bir araştırma sonucunda hazırladığım bu bilgiler resmi bir niteliğe sahip olmadığı için eksik ve yanlış bilgileri her zaman için bana bildirebilir; böylelikle gerçeğe en yakın verilere ulaşmamızı sağlayabilirsiniz.


TÜİK’in bildirdiği salon sayısı 2022’de 66, 2023’de bir eksiği ile 65 olmakla birlikte; biz, 2024 yılı itibariyle 47 adet kapalı, 13 adet açık ve 1 adet de hem açık, hem kapalı olmak üzere toplam 61 adet tiyatro oyunu oynanabilecek salon tespit ettik. Ayrıca Covid 19 salgını sonrasında TÜİK tarafından düzenlenen 2022 ve 2023 yılları Sinema ve Gösteri Sanatlar İstatistikleri‘nde⁵ İzmir‘deki toplam koltuk sayısı 2022’de 30.995, 2023’de 28.517 olarak belirtildiği halde; biz kapalı tiyatrolarda 9.289, açık hava tiyatrolarında 27.393 ve hem kapalı, hem açık olan tiyatrolarda 1.000 adet; yani, toplam olarak 37.682 adet koltuğun bulunduğunu belirledik.
Bu verilerde İzmir‘deki koltuk sayısının artmasını sağlayan doğal bir neden ise, yılın uzun döneminde iklim koşullarının uygun olması nedeniyle kapalı salonlara göre daha kullanışlı ve daha fazla kapasiteye sahip olması nedeniyle 14 açık hava tiyatrosunun varlığıdır. Çoğunlukla belediyelere ait olan bu açık hava tiyatroları başta İzmir olmak üzere tüm Ege Bölgesi‘nde tercih edilmekte, son yıllarda Bostanlı‘daki Suat Taşer Açık Hava Tiyatrosu‘nda görüldüğü gibi otomatik açılır-kapanır çatı örtüleri nedeniyle her mevsim kullanılabilir hale gelmektedirler.
İzmir, yılın uygun aylarında böylesine bir avantaja sahip olmakla birlikte İstanbul ve Ankara‘da çoğunluğu kapalı olan salonların sayısı 2022 itibariyle 218 ve 64, 2023 itibariyle de 219 ve 68’dir.
Suyun öte yanında İzmir‘den daha az nüfusa sahip Atina (3.638.281 kişi)’daki tiyatro salonu sayısının 2024 itibariyle 152 olduğunu öğrendiğimizde ise, sahip olduğumuz tiyatro salonlarının ve koltuk sayılarının ne ölçüde yetersiz olduğunu daha iyi anlarız.
Kapalı salonlardaki koltuk sayısını dikkate aldığımızda, İzmir‘in 4.479.525 olan 2023 yılı nüfusu itibariyle koltuk başına düşen seyirci sayısının 482 kişi, buna açık tiyatrolarını dahil ettiğimizde ise koltuk başına düşen seyirci sayısının 119 kişi olduğunu görürüz.
İklim koşulları nedeniyle açık hava tiyatrosu kapasitesi düşük olan İstanbul ve Ankara‘da koltuk başına düşen seyirci sayısının, sırasıyla 199 kişi, ve 278 kişi olduğu dikkate alındığında, İzmir‘deki 482 kişilik kapalı salon ortalamasının bu iki kente göre oldukça yetersiz düzeyde olduğu söylenebilir.

B) Tiyatro sanatçıları…
Tiyatro sanatçısı dediğimiz oyuncu, yönetmen, oyun yazarı, sahne ve kostüm tasarımcısı, dramaturg, eğitmen, makyöz, ses ve ışık teknisyeni ve benzerlerinin bugün ülkemizde iki eğitim kaynağı bulunmaktadır. Bunların ilki akademik düzeyde eğitim veren üniversitelere bağlı konservatuvarlar ve güzel sanatlar fakültelerine bağlı tiyatro, oyunculuk, sahne tasarımı, sahne sanatları gibi birbirinden farklı isimlerle anılan eğitim birimleridir. Diğer ikinci bir eğitim kaynağı ise, Milli Eğitim Bakanlığı denetiminde olmakla birlikte sayı, nitelik, kapasite ve eğitim kaliteleri konusunda pek fazla bilgi sahibi olmadığımız tiyatro kurslarıdır.
Yükseköğrenim Kurumu (YÖK) verilerini kullanarak düzenlediğimiz aşağıdaki tabloda, 2022-2023 eğitim döneminde bu bölümlerden mezun veren üniversitelerle lisans, yüksek lisans ve doktora düzeyinde mezun olanların sayılarını görebiliriz:
Bu tablonun incelenmesinden de anlaşılacağı üzere, ülkemizde vakıf ve devlet üniversitesi olarak faaliyet gösteren 208 üniversiteden sadece 29’unun tiyatro eğitimi verdiği ve bu üniversitelerin de genellikle ülkenin güney ve batı sahillerindeki üniversiteler olduğunu, İç Anadolu, Karadeniz, Doğu ve Güneydoğu bölgelerindeki üniversitelerde hiçbir şekilde tiyatro eğitimi verilmediğini görürüz. Nitekim ülke genelindeki tiyatroların 81 il arasındaki dağılımına baktığımızda da, tiyatroların büyük bir kısmının Ankara, İstanbul ve İzmir gibi tiyatro eğitimi veren illerde ya da bu illere yakın kentlerde olduğunu belirleriz.
Yükseköğretim Kurumu (YÖK)‘nun verdiği bilgilere göre bu 29 üniversitenin 41 ayrı eğitim biriminden lisans, yüksek lisans ve doktora düzeyinde mezun olanların toplam sayısı 2022-2023 öğretim dönemi itibariyle 356 olup; 308’i lisans, 34’ü yüksek lisans, 14’ü de doktora mezunudur.
Bu sayıya büyük kentlerdeki tiyatro kurslarından sertifika alan binlerce tiyatrocuyu dahil ettiğimizde ise karşımıza her yıl bir tiyatroda istihdam edilmesi gereken ya da edilemediği için “işsiz tiyatrocu” kategorisine giren büyük bir tiyatrocu sayısının çıktığını görürüz.

Tiyatro dünyasında bir sanatçının sanat kariyeri, -adet olduğu üzere- sahnedeki ölümüne kadar devam ettiği için, mevcut tiyatrocular kafilesine her yıl katılan bu binlerce yeni tiyatrocunun, kadroları fazla arttırılmayan ya da kolay kolay boşalmayan devlet ve belediye tiyatrolarında iş bulması oldukça zor olmaktadır. O nedenle genellikle üniversite, konservatuar ya da kurs hocalarının himayesinde kurulan yeni belediye tiyatrolarında ve da bir girişimci olarak kendi aralarında kurdukları hısım-akraba-arkadaş tiyatro gruplarında sanat yaparak var olmaya ve ayakta kalmaya çalışmaktadırlar.
Bu sorunun mevcudiyetini, 2024 koşullarında İzmir özelinde araştırdığımızda ise devlet, belediye, üniversite, sivil toplum kuruluşu ve özel girişim olarak karşımıza toplam 107 tiyatro ya da tiyatro grubu çıkmaktadır. Bu tiyatrolar ya da tiyatro grupları, kültür-sanat pastasının çok küçük olduğu İzmir gibi bir kentte ayakta kalmakta ve kurdukları tiyatroları sürdürmekte zorlandıkları için kapılarını zaman içinde ya kapayarak, ya isim değiştirerek yeni bir ivme kazanmaya çalışmakta ya da yeni tiyatrocular yetiştirip para kazanmak için kültür-sanat merkezi olarak çalışmayı tercih etmektedir.
Tiyatro sanatçılarının bir meslek odası düzeyinde mesleki örgütlenmesi mümkün olmadığı için kendi aralarındaki örgütlenmeler ya dernek ve inisiyatifler ya da kişisel menfaat bağları üzerinden birbirlerine sahip çıkan gruplaşmalar şeklinde ortaya çıkmaktadır.
İzmir‘de başkanlık görevi sırasıyla Bilgehan Oğuz, Özgür Başkaya ve Haydar Bayak tarafından yapılan İzmir Tiyatroları Derneği (Tiyatro Ege, Han Tiyatrosu, İzmir Han Sahnesi, İzmir Bizim Tiyatro, Özgür Tiyatro, Öykü Tiyatro vb.) ile Metin Güler başkanlığındaki Kıyı Ege ve Ege Tiyatrolar Birliği (İzmir Komedi Tiyatrosu, Karşıyaka Belediye Tiyatrosu, Nar Sahne, Tiyatro As vb.) ve değişik tiyatro gruplarının bir araya gelmesi ile oluşan İzmir Bağımsız Tiyatrolar İnisiyatifi (Bir Varmış Bir Yokmuş Tiyatro, Günce Sanat Tiyatrosu, Tiyatro Nienor, Tiyatrohane, Toprak Sahne Tiyatrosu vb.) bu tür örgütlenmelere örnek gösterilebilir. Bu örgütler ve gruplaşmalar bir araya gelişlerini sürdürüp devam ettirmek için “Ege Tiyatrolar Birliği Özdemir Nutku Ödülleri“, “İzmir Bağımsız Tiyatro Festivali“, “İzmir Tiyatroları Derneği Tiyatro Günleri” ve “İzmir Tiyatro Buluşmaları” adıyla farklı etkinlikler düzenlemektedir.
Bu örgütlenmeler dışında kalan diğer bir tiyatro örgütü ise 2012 yılından bu yana Uluslararası İzmir Tiyatro Festivali‘ni düzenleyen Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat Vakfı (TAKSAV)‘dır. TAKSAV kendi kayıtlarına göre 2012-2023 döneminde düzenlediği 12 ayrı festivalde toplam 333 tiyatro ekibi ile 2.500’ü aşkın yerli ve yabancı sanatçıyı konuk ederek 31.432’si ücretsiz olmak üzere toplam 75.000 izleyiciye ulaşmış, birçok tiyatro sanatçısına ödüller vermiş, kısa oyun yarışmaları düzenlemiştir.

C) Seyirciler…
Evet, şimdi sıra geldi biz seyircilere… İzmir‘deki 105 tiyatro ve tiyatro grubuna ek olarak festivaller ya da turne programı gereğince kente gelen tiyatro gruplarını izlemeye giden seyircilere… 2023 koşullarına göre kentteki TÜİK‘e göre 28.517, bize göre 37.682 olan koltuk sayısını dolduran ya da doldurmayan biz seyircilere…
TÜİK‘in 2022 ve 2023 yılı verilerine göre ülke geneli ile İstanbul, Ankara ve İzmir‘deki tiyatro salonu, seyirci ve oynanan eser sayısı ile telif ya da çeviri oyun sayılarını mukayeseli olarak gösteren aşağıdaki tabloya göre İzmir, ülkemizdeki 808 tiyatro salonunun % 8,05’ine, 2023’de 326.713 olan koltuk sayısının da % 8,72’üne sahip. Başka bir anlatımla tiyatro salonu itibariyle İzmir, İstanbul ve Ankara‘dan sonra üçüncü, koltuk sayısı itibariyle de İstanbul‘dan sonra ikinci sırada bulunuyor…
Bu çerçevede İzmir, seyirci sayısı itibariyle de İstanbul‘un ve Ankara‘nın çok gerisinde… 2023 yılı itibariyle toplam seyirci sayısı 120.086’sı çocuk, 338.120’si yetişkin olmak üzere 458.206’u buluyor ve bu sayı, İstanbul’daki seyircinin % 19,75’ini, Ankara’daki seyircinin de % 67,30’unu oluşturuyor. Hele hele Society of London Theatre (SOLT) verilerine göre toplam 241 tiyatro salonunda 2019 yılı itibariyle 15.315.773, 2022 yılı itibariyle 16.420.068 seyirciye ulaşmış Londra tiyatrosunun çok çok gerisinde kaldığını bildiğimizde.⁶..
Bu durum diğer yandan, nüfusu 2021 yılı tahminlerine göre 9.748.000 olan Londra‘da herkesin yılda en az 1 kez, İstanbul‘da nüfusun % 14,82’sinin, Ankara‘da % 11,74’ünün, İzmir‘de de sadece % 10,23’ünün tiyatroya gittiğini, geriye kalan % 89,77’sinin tiyatroya gitmediğini gösteriyor. Bu veriler ayrıca İzmir‘in Ankara ve İstanbul‘a göre daha az çocuk izleyici sayısına sahip olduğunu, çocuk izleyici sayısı İstanbul‘da seyirci toplamının % 34,39’unu, Ankara‘da % 32,10’unu oluştururken İzmir‘de % 26,21’e düştüğünü gösteriyor.

Sonuç olarak;
İzmir’deki tiyatro salonları, bu salonlardaki koltuk sayısı, tiyatro grubu ve izleyici sayıları bu düzeyde iken ve bu konudaki temel görev, bu sayıları arttırmak, daha fazla salonda daha fazla oyun oynayarak tiyatro izleyici sayısını arttırmak iken, İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin sanatsal özerkliği ortadan kaldıran müdahalesiyle karşı karşıya olduğumuz bugünlerde, geçmişi, bugünü ve geleceği dikkate alan politika, plan, program, strateji, amaç ve hedefler ortada yokken karşımıza çıkan bu düzeydeki tartışmaların ne kadar anlamsız ve yararsız olduğu ortadadır.
Ancak tiyatro sanatının toplumdaki yeri ve etkisi açısından çok önemli olduğunu düşündüğüm gölge etmeyen “iyi yöneticilik” olgusuyla, “sanata ve sanatçıya saygılı olma” halinin; ayrıca, ödenekli tiyatroların “sanatsal özerkliği” ve “özgürlüğü” ilkesinin, İzmir‘deki tiyatronun her düzeyde gelişip yaygınlaşması açısından ne ölçüde önemli ve öncelikli olduğunu dikkate aldığımızda, karşımıza çıkan bu tartışmanın altındaki nedenlerin de tiyatronun gelişmesi açısından ne derecede tahrip edici olduğunu, bu tartışmanın tiyatronun iyi yönetimi ve sanatsal özerkliği açısından olumlu bir çözüme evrilmemesi durumunda kaybedenin İzmir ve İzmir‘deki tiyatro olacağını ifade etmeden geçmek istemem…
O nedenle, halen devam etmekte olan mücadelenin, “sanatsal özerklik” ve “iyi yönetim” anlayışı çerçevesinde doğru çözümlere ulaşarak İzmir‘in ve İzmir tiyatrosunun kazançlı çıkması dileğiyle şeklinde bağlamak isterim…
Yeniden ve yeniden hazırlanan yönetmeliklerde uzun uzadıya anlatılan kurul ve koltuklarla uğraşmak kadar, belediyenin izleyeceği kültür ve sanat politikalarının kurumsallaşıp sürdürülebilir hale gelmesi için bundan böyle uygulanacak strateji, plan ve programlarla İzmir‘e hiç de yakışmayan bu verilerin nasıl olup da daha fazla arttırılabileceği konularına önem ve öncelik verilmesi dileğiyle…
Tiyatronun altyapısı ile kültür ve sanata dair temel politika, plan, program ve stratejiler üzerinde çalışılıp uygulanabilir ve sürdürülebilir bir yönetim modeli oluşturmadan sadece yönetici koltuklarını dolduracak isimleri değiştirmenin, İzmir tiyatrosunun sorunlarına çözüm oluşturmayacağı gerçeğinin fark edilip bilinmesi dileğiyle…
Aksi takdirde, bir zamanlar Karşıyaka Belediyesi‘ne ait arsa payının Mehmet Cengiz‘e satıldığı tarihlere bunun doğru olduğunu savunurken, seçim sürecinde bunun “acemiliğine geldiğini” itiraf eden belediye başkanının, bugünlerde yaptığı yanlışlıkları da ileriki bir tarihte yeniden “acemilik” olarak nitelemeyeceğini kim bilebilir ki…
Unutmayalım ki, kentin hafızasına yerleşip kalıcı olacak değerli anılar, iktidarın zehirlediği belediye başkanlarının yaptığı hatalar değil, tiyatro sanatı için mücadele eden tiyatrocuların söyleyip yapmaya çalıştıkları olacaktır…
———————————————————————————————————-
İzmir’deki tiyatrolar ve tiyatro grupları ile ilgili araştırmada bana yardımcı olan sevgili dostum tiyatro sanatçısı ve masal anlatıcısı Ferhat Budak‘a teşekkürlerimle…
(1) www.tuik.gov.tr (Erişim Tarihi: 07.08.2024)
(2) https://istatistik.yok.gov.tr/ (Erişim Tarihi: 08.08.2024)
(3) https://acikveri.bizizmir.com/dataset?q=tiyatro (Erişim Tarihi: 05.08.2024)
(4) https://izmir.ktb.gov.tr/TR-77357/tiyatrolar.html (Erişim Tarihi: 09.08.2024)
(5) https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Cinema-and-Performing-Arts-Statistics-2022-49695 (E.T.: 11.08.2024)
https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Sinema-ve-Gosteri-Sanatlari-Istatistikleri-2023-53639 (E.T: 11.08.2024)
(6) https://www.westendtheatre.com/155836/news/industry-news-west-end-box-office-data-for-2022-released/#:~:text=Audiences%20grew%20by%207.21%25%20to,for%20theatre%20owners%20and%20producers. (Erişim tarihi: 11.08.2024)
