Ayhan Hünalp: Şair ve yazar. (D. 1927, Bitlis, – Ö. 21 Mart 2013, İstanbul) Ankara Mimar Kemal İlkokulu, Ankara Atatürk Lisesi (1947), Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Türkoloji Bölümü (1953) mezunu. Öğrencilik yıllarında gazeteciliğe başlayarak Ulus, Tercüman, Hürriyet, Son Saat gazeteleri ve Kaynak dergisinde muhabir, düzeltmen, yazar, yazı işleri müdürü olarak çalıştı. Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu Basın Sekreterliği yaptı (1964). Şişe Cam Genel Müdürlüğü Basın Müşaviri iken emekli oldu (1978). Sonraki yıllarda özel kuruluşlarda basın müşavirliği, özel eğitim kurumlarında öğretmenlik yaptı. Ayhan Hünalp, 21 Mart 2013 günü İstanbul’da vefat etti.
İLESAM ve Türkiye Yazarlar Sendikası üyesi olan Ayhan Hünalp’in şiirleri 1943’ten itibaren Kaynak, Aile, ÜLkü, Yeditepe, Varlık, Türk Dili, Seçilmiş Hikâyeler, Tercüman, Cumhuriyet, Çağrı, Tarla, Maya gibi dergi ve gazetelerde yayınlandı. Yazıları Romence, Sırpça, Arapça, Ermenice, İngilizce, Almanca ve İbraniceye çevrildi.
YAPITLARI
Şiir: Üç Otuz Para (1950, hakkındaki yazılarla, 1969), Bir Martı Öttü (1964), Uzak Maviler (1981).
Roman: Küçük İstasyonlar (1954), Vapur Düdükleri (1962), Şarkısız Dünyaların Orkinosları (1977).
Anı: Dağlara Giden Yollar (1974)
Biyoğrafi: Nazif Akıncı (1980).
Şair Ayhan Hünalp‘ın “Uzak Maviler” isimli şiir kitabından…
UFUKLAR BENİMDİR
Bütün aydınlıklara el konmuş
Sarmaş dolaş olmuşum karanlıklarla
Dünyaya sığmaz kalbim parçalasalar
Kaldırımlar ayak sesimi tanır
Bir sağanak boşanacak ansızın
Çırıl çıplak taşlara uzanacağım
Kurtulmalıyım günahlarımdan teker teker
Ellerimi başımın altında kenetleyip
Meydan okumalıyım Tanrılara
Ufuklar benimdir tahtlar sizin olsun
YURTSEVERLERE SELÂM
Yitik kavgalardan yarımsevdalar kalır
Acı bir soğan gibi gözyaşartıcı
Ergeç yolayrımları gelir çatar
Yabanlaşır kırkyıllık dostluklar
Yılların bölüşüldüğü yastıklar tanımaz yüzlerinizi
Yitik kavgalardan yarım sevdalar kalır
Dallar kırıktır ağaçlarda ve de aynalarda
Artı sonsuzda kaybolur yarım gagalı martılar
Bölüştükçe yücelsen de yasal açılarda küçülürsün
Birgün gelir kavşaklar çelişkilerde düğümlenir
Sen yüreğinden çözülürsün ben yaşamdan
Dallar kırıktır ağaçlarda ve de aynalarda
Gün olur bir servi gölgesi özlersin
Arenalarda kurtlar ulur duymazsın
Uzayıp giden bir denklem olur aşkların
Binlerce ayak basıp geçer ezilirsin
Belki yüksek gerilimli bir tel olursun köylere
Belki ışık belki ses götürürsün
Ellerde kelepçe olur geberirsin belki
Belki de düğüm olursun darağaçlarında kahrolursun
Arenalarda kurtlar ulur duymazsın
En güzeli en yücesi hapishanelerde anahtar
Suçsuz mahpusların ekmeğinde azık gönlünde şiir
Ve de sürüngenlere inat ayakta kalmak
Ya da mertçe erkekçesine
Bir ölüp bin doğarcasına yokolmak
ANALARA EVLAT ÖLÜSÜ ÖPTÜRMEYİN
Bir dağbaşında akşam olur yıldızlar üşür
Yollar dolanıp gider kaybolur karanlıklara
Analar tükenir pencerelerde kapıları kollamaktan
Bir delikanlı vurulmuştur elleri bağlı
Ciğerleri zincirlenmiş kasıkları tekmelenmiştir
Bir dağbaşında akşam olur yıldızlar üşür
Ya bacıdır ya kardaş ölen de öldüren de
Günü gelir bir siperde bir mermi bölüşülür
Evlat bizim ona bizim musalla bizim
Nedir bu yolayrımları bu yolkavşakları
Sağı solu yoktur bu işin vatan da bir yürek de birdir
Günü gelir bir siperde bir mermi bölüşülür
Halâ yollarda yankılanır cephane taşıyan kağnılar
Hele bir geceyarısı Ilgaz’dan Yalvaç’tan
Toroslar’dan geç
Vatanın dörtbir yanına sarmıştı “müstebitler
müstevliler istilâcılar”
Kış kışlak demeden yayan yapıldak yollara düşenler
Bir tek madalyadan başka birşeyi olmayanlar
Bir tek madalya bile almayanlar
Vuruşanlar bir dilim tayın ekmeğini bile yemeden
Mahmuzlarında zaferlerin terleri soğumamış ölüler
Birgün olur adamdan hesap sorarlar
Halâ yollarda yankılanır cephane taşıyan kağnılar
Vuruşmayın tartışın kurduğunuz pusuları tetikleri
bırakın
Sarılıp sarılıp da öpüşün ağlayın yazgınıza
Kalmaz ahı ölüsünü son kez öpen ananın
Solcunun da sağcının da ahı kalmaz uyanın
Hiçbir vatan yoktur böyle kurulan böyle kurtulan
Kırkyılın ozanıyız biz geldik gidiyoruz işte geçtik
göçüyoruz
Usandık ölü görmekten ağıt yakmaktan
Mezarcılar usandı gelinlere delikanlılara toprak
atmaktan
Kalmaz ahı ölüsünü son kez öpen ananın
Bir dağbaşında akşam olur yıldızlar üşür
Günü gelir bir siperde bir mermi bölüşülür
Halâ yollarda yankılanır cephane taşıyan kağnılar
Sarılıp sarılıp da öpüşün ağlayın yazgınıza
Hiçbir vatan yoktur böyle kurulan böyle kurtulan
Kalmaz ahı ölüsünü son kez öpen ananın
