Aliye Ahu Akgün
Akıllı kent (smart city) kavramı 1990 yılından bu yana kullanılan, kentsel üretim ve büyümede iletişim altyapısının rolünü tanımlamaktadır (Caragliu v.d., 2011). İlk ortaya atıldığı günden bu yana bilgi ve iletişim teknolojilerinde (BİT) gerçekleşen gelişmelerle tanımı farklılaşan akıllı kent kavramı politikacılar tarafından kentlerin rekabet profillerinin arttırılabilmesi için oldukça sık kullanılan stratejik bir araçtır.
Caragliu ve arkadaşları akıllı kenti “insan ve sosyal sermayeye yatırım yapan, geleneksel (ulaşım) ve modern (BİT) iletişim alt yapısının, sürdürülebilir ekonomik büyüme ve yüksek yaşam kalitesini sağlamış, doğal kaynakların yönetimini katılımcı yönetişimle sağlayan kent” olarak tanımlamaktadırlar. Bu bağlamda, bir kentin akıllı olabilmesi için 7 temel ölçütün gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bu ölçütler Viyana Teknik Üniversitesi Bölge Birimi’nde yapılan bir araştırmada geleneksel ve neo-klasik kentsel büyüme ve kalkınma kuramları ışığında belirlenmiştir. Bu ölçütler; akıllı ekonomi, akıllı hareketlilik, akıllı çevre, akıllı toplum, akıllı yaşam ve akıllı yönetişimdir.
Akıllı kent kavramı üzerine yapılmış pek çok eleştirel yaklaşım bulunmaktadır. Bunlardan ilki, akıllı kent olmaya çalışırken yeni teknolojik ve ağ yapısının olası olumsuz etkilerinin göz ardı edilebileceğidir. (Graham ve Marvin, 2001) Bir diğeri ise akıllı kent olmaya çalışırken potansiyel kentsel kalkınma alternatiflerinin değerlendirilemeyeceğidir. (Hollands, 2008). Akıllı kent odaklı stratejiler özünde iş-odaklı, sermaye-odaklı stratejiler olduğundan uzun erimde kayıplara neden olabileceklerdir. (Hollands, 2008; Caragliu v.d. 2011) Son dönem araştırmalar, akıllı kent stratejilerinin sadece BİT altyapısı değil çok boyutlu ele alınmasının gerekliliğini vurgulamaktadır.
Kaynaklar:
Caragliu, A. ve Nijkamp, P. (2008); “The impact og regional absorptive capacity on spatial konwledge spillovers“, Tinbergen Instıtute Discussion Papers 08-119/3, Amsterdam: Tinbergen Institute,
Graham, S. ve Marvin, S. (1996); “Telecommunications and the city: electronic spaces, urban place”, London: Routledge,
Hollands, R. G. (2008); “Will the real smart city please stand-up?“, City, c. 12(3), ss.303-320,
Caragliu, A., Del. Bo, C. ve Nijkamp, P. (2011); “Smart cities in Europe“, Journal of Urban Technology,
Florida, R. L. (2009); “Class and Well-Being“; https://www.creativeclass.com /creative_class/2009/03/17/class-and-well-being/
Karşıt düşünce:
Kentleri “marka kent” olabilecekleri hayaliyle birbiriyle yarıştıran neoliberal kapitalizm bu kez de “marka kent” olmanın gereklerinden biri olarak “akıllı kent” olmayı bir rekabet unsuru olarak pazarlıyor…
Bugüne kadar “sürdürülebilir“, “aktif“, “sağlıklı“, “kadın dostu“, “çocuk dostu” gibi akla hayale gelmeyen birçok sıfatla adlandırılan kentlerin başına gelen hallerden biri de onun “akıllı kent” olması hali…
İlk söylendiğinde sanki kentlerin akıllısı olduğu gibi, akılsızı da olurmuş gibi bir algı yaratan bu durum aslında bilgi ve iletişim teknolojisi tekelini elinde bulunduran uluslararası şirketlerin önerdikleri sistemlerin o kentte ne düzeyde kullanıldığını ve bu düzeyin daha da arttırılmasını ifade ediyor.
Evet, tabii ki bir kentte bilgi ve iletişim teknolojilerinin ileri düzeyde kullanılması önemli ve arzu edilir bir şeydir. Ama anlamlı, verimli ve etkin bir şekilde kullanılmak suretiyle…
Kullandığınız bilgi ve iletişim teknolojilerinin araştırma ve geliştirilmesi ile ilgili bir çalışmanız olmadığı, sizin önünüze konulan her teknolojiyi gözünüz kapalı bir şekilde kullandığınız ve herhangi bir standart koşulu aramadığınız sürece “akıllı kent” olma adına bu teknolojileri geliştirenleri zenginleştirecek şekilde bir teknoloji çöplüğüne dönüşür ve kullandığınız teknolojiden azami verimi alamazsınız.
O nedenle, “nesnelerin interneti” olarak da adlandırılan “akıllı kent” olmanın koşulu olarak önümüze konulan teknolojilere hayran kalıp onu ne pahasına olursa olsun edinmek amacıyla çaba göstermeden önce o teknolojiyi oluşturan ortam ile onu etkin, anlamlı ve verimli şekilde kullanacak insan faktörüne değer verip, teknoloji ile insan arasındaki ilişkiyi belirleyen ergonomiye önem vermek zorunda olduğumuzu unutmamamız gerekiyor.