Ali Rıza Avcan
Oldum olası teslim aldığım bir işi ya da öğrendiğim bir bilgiyi çoğaltmak, üretmek, bir adım öteye geçirmek için çabalar dururum.
Bu zorunluluk, ölüm nedeniyle yitirdiğim kişi ya da kişilerden teslim aldığım bir iş ya da görevde, daha bir önem kazanır ve o görevin her anında sanki o kişiye hesap verir gibi çalışır dururum.
Bu bilinç, sadece içinde bulunduğum iş ya da görevlerde değil; aynı zamanda ilgi duyduğum ya da kendimi oraya ait hissettiğim durumlarda da ortaya çıkar.
O iş, benim iş ya da görev alanıma girmese de başka yerlerde, başka zamanlarda ilgi duyduğum yarım bırakılmış işlere henüz devam edilmiyor olması ve daha ötelere götürülüp geliştirilmeyişi beni hep üzer ve kötü bir çaresizlik halinde neler yapabileceğimi sorgulayıp dururum.
Bu duyguyu yoğun bir şekilde hissettiğim konulardan biri de, 1974-75 yıllarından bu yana ilgi, iş ve meslek alanım olan kent yönetimi ve yerel yönetimlerle ilgilidir. 1970’li yılların sonunda biri Ordu’nun Fatsa ilçesinde, diğeri de İzmir’in göbeğindeki Gültepe‘de ortaya çıkan iki halkçı/devrimci belediye başkanının başlattığı hareketin 12 Eylül sonrasında hem fiili hem de düşünsel olarak devam ettirilmediğini, onların o yıllarda devrimci bir bilinçle başlattıkları belediyecilik hareketinin halen geliştirilmediğini, bir iki adım öteye götürülmediğini düşünürüm.
Evet, biliyor ve izliyorum. Her ikisinin de ölüm yıldönümlerinde yakın arkadaşları, dostları, yoldaşları, o beldenin şimdiki belediye başkanları; hatta diğer belediye başkanları ve siyasetçiler onları unutmayarak ve mezarına gidip kırmızı karanfiller bırakarak anmaya, onlar hakkında güzel şeyler söylemeye çalışıyorlar.
Ama onun ötesine giden bir şey, onların başlattığını geliştiren bir hareket, bir girişim ne yazık ki, ortada yok….
Onların o tarihlerde yaptıkları bilinçli bir şekilde tartışılıp analiz edilmediği, günümüzün koşulları içinde geliştirilmediği için şimdi adeta toplumcu ya da devrimci belediyecilik ile sosyal belediyeciliği birbirine karıştırır olduk.
Onların ismini her an dillendirip anan bugünün belediye başkanları şimdi büyük inşaat şirketleri, sermaye çevreleri ve rant lobileriyle birlikte kentin halka ait olduğunu unutmuş gözüküyorlar. Küreselleşmeci neoliberal hocalardan aldıkları ders ve tavsiyelerle ya da belediye meclisi kürsüsünden ya da belediye gazetesi gibi çalışan İnternet gazetelerinden verdikleri mesajlarla kentin yönetimi konusundaki düşüncelerini ortaya koyup hepimizi, özellikle de kendi dava arkadaşlarını şaşırtıp üzüyorlar.
Fatsa eski belediye başkanı (Terzi) Fikri Sönmez ile Gültepe eski belediye başkanı Aydın Erten’i tanımamakla birlikte yaptıklarını öğrenmek, analiz edip değerlendirmek amacıyla uzun bir süredir yakınındaki eski dava arkadaşlarıyla görüşmeye, onların anılarını dinlemeye, bu amaçla yazılmış yayınları okumaya çalıştım. Bu amaçla yapılmış belgesel filmleri bulup izlemek, onların içinden toplumcu belediyecilik adına izler bulmak için uğraştım. Ayrıca Devrimci Yol hareketinin temsilcisi olarak Fatsa deneyiminin içinde yer alan Mülkiye’den arkadaşım Sedat Göçmen‘in “Fırtınalı Denizin Yolcuları” isimli anı kitabını okuyarak o dönemde yaşananların bir toplumcu belediyecilik modeline dönüşebilmesi için genel bir değerlendirme yapılıp yapılmadığını görmeye çalıştım.
Bütün bu araştırmalar sonucunda gerek hareketin içinden gelen gerekse hareketin dışında kalan kimsenin çıkıp anıları anlatıp yazma ve belediye başkanlarını ölüm yıldönümlerinde anma dışında toplumcu belediyecilik adına fazla bir şey yapmadığını gördüm.
Ayrıca Yüksek Öğretim Kurumu’na (YÖK) ait Tez Merkezi’nde yaptığım araştırma sonucunda Fatsa ya da (Terzi) Fikri Sönmez konusunda bugüne kadar iki adet yüksek lisans tezi ile hazırlanmış olmakla birlikte; Gültepe ve Aydın Erten konusunda bugüne kadar hiçbir üniversitede yüksek lisans ya da doktora tezinin hazırlanmadığını; ayrıca yayın dünyasında Fatsa ve (Terzi) Fikri Sönmez konusunda altı adet yayın bulunmakla birlikte, Gültepe ya da Aydın Erten konusundaki tek kitabın, yazar dostumuz Murat Şahin‘in 2011 yılında Heyemola Yayınları’ndan çıkan “Direnişin Adı, Gültepe” kitabı olduğunu, İzmir Büyükşehir Belediyesi ile belediyeye bağlı Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi’nin bugüne kadar birçok kitap yayınlamakla birlikte, Gültepe ile Aydın Erten konusunda tek bir araştırma yaptırmadığını ve tek bir kitap ya da broşür bile yayınlamadığını belirledik.
Fatsa, (Terzi) Fikri Sönmez, Gültepe ve Aydın Erten‘le ilgili yayınlarla yüksek lisans ve doktora tezlerinin listesini, yazımızın ekindeki listede görebilirsiniz.
Bütün bu yetersizlikleri belirlediğim için, 2014 ve 2015 yıllarında Konak Belediyesi’nin böyle bir görevi üstlenerek, hem (Terzi) Fikri Sönmez hem de Aydın Erten bağlamında geçmişteki uygulamalarla bugünkü neo-liberal belediye pratiği boyutunda toplumcu belediyecilik adına geleceğe yön vermesi amacıyla -üniversitelerimizdeki değerli akademisyenlerin yardım ve katkılarını da alarak- periyodik çalışmalar yapması önerisinde bulundum.
Konak Belediyesi’nin bu amaçla her yıl ulusal ve uluslararası boyutta kapitalist kent olgusuyla yerel yönetimleri konu alan bir sempozyum düzenlemesini, bu sempozyumlara David Harvey ve Robert Brenner gibi uluslararası alanda tanınmış bilim insanlarının davet edilmesini, bu sempozyumlara sunulan bildirilerle Fatsa ve Gültepe örneğinden hareketle toplumcu belediyecilik olgusunun tartışılıp yayınlanmasını, Fatsa ve Gültepe ile ilgili ciddi bir belgesel filmin hazırlanmasını, bu konuda düzenli ve sistemli yayınlar yapılarak bir arşiv ya da kütüphanenin düzenlenmesini önerdim.
Ama ne yazık ki, buna benzer diğer önerilerimde de olduğu gibi bu öneri de belediye üst yönetimi tarafından dikkate alınmadı ve uygulanma olanağına kavuşmadı.
Şimdi işte bu nedenle, senede sadece bir gün, ölüm yıldönümlerinde Aydın Erten‘in mezarına gidilerek, onun adına konuşmalar yapılarak ve mezarına kırmızı karanfiller bırakılarak bu işin burada sonuçlandırıldığını, bir adım öteye gitmeyi kimsenin düşünmediğini üzülerek seyretmek zorunda kalıyorum.
Oysa onların yapmaya çalıştığı şeyler henüz yarım vaziyette orta yerde duruyor… Kimse de çıkıp o yarım kalmış idealleri teslim alıp daha öteye götürmeye, günümüz koşullarında toplumcu belediyecilik adına bir şeyler yapmaya, toplumcu belediyecilik ülküsünü yaşama geçirmeye çalışmıyor…
Belki de bu durumda hayırlara vesile olacak bir keramet vardır da diyebiliriz…
Zira toplumcu belediyecilik yapma gibi bir niyet olmadığı sürece, o yarım kalmış ideal ve düşünceler için araştırmalar yapmak, sempozyumlar düzenlemek, kitaplar çıkarmak ve belgeseller hazırlayarak bu düşünce ve idealleri devam ettirmeye çalışmak; belki de onların sadece kişiliği üzerinden gösteri yapıp ideal ve düşüncelerini unutan siyasetçiler ve belediye başkanları için beyhude bir iş olacak ve gerçek değeri anlaşılmayacaktır…
(Terzi) Fikri Sözmez ve Fatsa Hakkında Hazırlanan Yüksek Lisans ve Doktora Tezleriyle Yayınlanan Kitaplar:
1. Kerem Morgül, A History of the Social Struggles in Fatsa 1960-1980, Boğaziçi Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve Inkilap Tarihi Enstitüsü, 2007, Yüksek Lisans Tezi.
2. Hade Türkmen, Radicalisation of Politics at the Local Level: The Case of Fatsa During the Late 1970s, ODTÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006, Yüksek Lisans Tezi.
3. Ayhan Özden, Fatsa, Fırtına Günlerinden Notlar, Kalkedon Yayınevi, 2013.
4. Tuncay Çelen, Denizler’den Terzi Fikri’ye Türkiye, İmge Yayınları, 2011, 702 s.
5. Sinan Demirbilek, Terzi Fikri, İki Darbe Bir Yaşam, Ozan Yayıncılık, 2011, 304 s.
6. Pertev Aksakal, Bir Yerel Yönetim Deneyi (Fatsa Devrimci Yol Davası), Simge Yayınevi, 1989.
7. Pertev Aksakal, Fatsa Gerçeği, Penta Yayınevi, 2007.
8. Sedat Göçmen, Fırtınalı Denizi Yolcuları, Ayrıntı Yayınları, 2013.
Gültepe ve Aydın Engin İle İlgili Yayınlar:
1. Murat Şahin, Direnişin Adı Gültepe, Heyemola Yayıncılık, 2011, 112 s.