Ali Rıza Avcan
Geçtiğimiz Cuma akşamı, dostum Lütfi Dağtaş‘ın davetiyle, İzmir Kültür Sanat ve Eğitim Vakfı (İKSEV) tarafından “Türk-Macar 100. Yıl Dostluk Konseri” adıyla Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi (AASSM)‘nde düzenlenen 37. Uluslararası İzmir Festivali açılış konserine katıldım.
Büyük bir keyifle izlediğim bu açılış konseri, 2024 yılının Macar-Türk Kültür Yılı olarak ilan edilmesi nedeniyle, bu yılın başında dostum Lütfi Dağtaş‘la birlikte devlet sanatçısı piyanist Gülsin Onay‘a ilettiğimiz ve İzmir‘in Franz Liszt ve Macar-Türk kültürü açısından anlamlı ve değerli yerini vurgulayıp gösterdiğimiz bir önerinin dikkate alınıp alınmadığını görmek açısından önemliydi.

2024 yılının ilk aylarında devlet sanatçısı piyanist Gülsin Onay‘a ilettiğimiz bu öneride, ünlü Macar besteci ve piyanist Franz Liszt (1811-1886)’in öğrencisi olup gençliğinde onunla birlikte Avrupa turnelerine katılan ve ardından İzmir‘e yerleşip bu kentte uzun yıllar yaşayıp piyano dersleri verdikten sonra İstanbul‘daki Darülaceze‘ye yatırılıp orada hazin bir şekilde vefat eden ve İzmir‘deyken ünlü Türk bestecisi İsmail Zühtü Kuşçuoğlu (1877-1924) ile Ahmed Adnan Saygun (1907-1991)’un hocalığını yapıp Nazım Hikmet‘in akrabası olan Macar asıllı Alessandro Voltan (1853?-1941); nam-ı diğer “Macar Tevfik” ile yine aynı şekilde Alessandro Voltan‘ın öğrencisi olup onun önerisi üzerine Franz Liszt‘in himayesine girip Ermeni Chopin‘i olarak ünlenen İzmirli Ermeni sanatçı Stéphan Elmas (1862-1937)’ın, ünlü Macar besteci ve piyanist Franz Lizst‘i merkezine alan bir ilişki yumağı içinde ve “Franz Lizst öğrencileriyle İzmir’de!” başlığıyla, Ankara ve İstanbul‘da yapılacak “2024 Macar-Türk Kültür Yılı” etkinlikleri yanında İzmir‘de de yapılmasını arzulamış; böylelikle, Franz Liszt‘in öğrencileri piyanist Alessandro Voltan ile Stéphan Elmas‘ın, Alessandro Voltan‘ın öğrencisi Ahmed Adnan Saygun ve onun öğrencisi Gülsin Onay‘ın sanat geçmişleriyle kesişen bu ilginç yumağı İzmir‘in evrensel kültür ve sanat geçmişi boyutunda değerlendirmek, bu kentteki kültür ve sanat yaşamının ne ölçüde Macar-Türk ortak kültürü ve Franz Liszt etkisi altında kaldığını ortaya koymaya çalışmıştık.
Ama ne yazık ki, bu anlamlı ve değerli öneri dikkate alınmadı, festival açılış konuşmasında onlardan ve odağında İzmir olan bu ilişki ve etkileşimden söz edilmedi, Franz Liszt‘in İzmirli öğrencileri olarak onların eserleri seslendirilmedi, bu kentin belleğindeki Alessandro Voltan, Stéphan Elmas ve Ahmed Adnan Saygun‘a bu konser ile bir selam dahi gönderilemedi, İzmir bu sanatçılara vefa borcunu -ne yazık ki- ödeyemedi… Ahmed Adnan Saygun‘un öğrencisi devlet sanatçısı piyanist Gülsin Onay, İzmir açısından oldukça anlamlı olan Franz Lizst‘in, Alessandro Voltan‘ın; nam-ı diğer “Macar Tevfik“in, Stéphan Elmas‘ın, Ahmet Adnan Saygun‘un eserleri yerine 2024 Macar-Türk Kültür Yılı ile hiç ilgisi olmayan Wolfgang Amadeus Mozart‘ın bir eserini seslendirdi. Tabii ki, hiç kimsenin aklına gelmese de, konser salonunda Béla Bartók ile Franz Liszt‘in eserleriyle ortaya çıkan o parlak, dinamik ve etkileyici Macar müziğinin tınılarında onları içimde hissedip koskocaman bir selam yolladığımı gören bilen olmadı….


Gelelim söz konusu konsere ve özellikle de bu konserin organizasyonunda yaşanan olumsuzluklara…
Tabii ki Béla Bartók‘un Romen Halk Dansları, Sz.56 ile Wolfgang Amadeus Mozart‘ın 12 numaralı La Majör K 414 Piyano Konçertosu‘nu seslendiren devlet sanatçısı piyanist Gülsin Onay ile Franz Liszt‘in 2 numaralı Macar Rapsodisi, Ulvi Cemal Erkin’in Yaylı Çalıgılar Dörtlüsü, Davip Popper‘ın 68 opus numaralı Macar Rapsodisi ile Leó Weiner‘in No.1 Divertimento‘sunu parlak, dinamik ve enerjik bir yorumla seslendiren Franz Liszt Oda Orkestrası ve onun şefi viyolonsel sanatçısı István Várdai (1) hakkında söylenecek tek şey, işlerini iyi yaptıkları, ritmik, canlı ve, akıcı yorumlarıyla izleyip dinleyenleri mest etmeleri ile ilgili olacak… Bunu da aldıkları yoğun alkış nedeniyle defalarca sahneye çıkıp yaptıkları tekrarlarla ortaya koydular ve salondan çıkarken kulaklarımıza emanet bıraktıkları ezgilere neden oldular…


Bu anlamda sanatçıların üstlerine düşeni fazlasıyla yaptıkları konser sonrasında dönüp bu organizasyonu yapan İzmir Kültür Sanat ve Eğitim Vakfı (İKSEV) ile bu kentin yönetiminden, özellikle de kültür ve sanatla ilgili politika ve öncelikleri belirleyip uygulanmasından sorumlu kamu görevlilerinin; örneğin İzmir Valisi Süleyman Elban‘ın, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay‘ın, konser salonunun bulunduğu Konak ilçe belediye başkanı Nilüfer Çınarlı Mutlu‘nun ve diğer ilçe belediye başkanlarının, bu kentteki belediye meclisi koltuklarını dolduran meclis üyelerinin, 2024 Macar-Türk Kültür Yılı‘nı düzenleyen diplomatik misyonun, İzmir adına düzenlenmiş uluslararası bir festivalin açılış konserinde bulunmayışını, görevli, yetkili ve sorumlu olanların yokluğunda 1.130 kişilik konser salonunun neden bu ölçüde boş kaldığını ortaya koyup bunu değerlendirmemiz gerekiyor.
Çünkü sahneye çıkan değerli sanatçılarla bu festivale önem veren İzmirlilere karşı yapılan bu ayıbın, sadece konsere davet edildiği; kendisine teşekkür plaketi verileceği söylendiği halde gelmeyen İzmir Ticaret Borsası Başkanı Işınsu Kestelli kadar, o salonu boş kalmasına neden olan festival yöneticilerinin kusurlu olduğunu düşündüğüm için; bundan böyle kamu kaynaklarından sağlanan katkılarla yapılan ya da yapılacak olan tüm festival organizasyonlarında bu konuya önem ve öncelik verilerek çözüm üretilmesi gerektiğini düşünüyorum. Hem de acaba beni gelecek yıl yapılacak organizasyona dahil ederler mi ya da bana bundan böyle davetiye gönderirler mi kaygısından uzak olarak….
Bir festivalin uluslararası olma koşulları nelerdir?
Öncelikle uluslararası olduğu söylenen festivalin açılışında neden sadece Türkçe ile yetinildiğini, bu açılış konserine yurtiçinden ya da dışından gelen yabancıların da katılabileceğini varsayarak; hatta, Franz Liszt Oda Orkestrası üyesi Macar sanatçıların konuşulanları anlaması amacıyla neden yabancı dilde, özellikle de ek bir dil olarak Macarca‘nın kullanılmadığını sorup sorgulamamız gerekiyor… Hele ki bu kentin geçmişinde “Macar Tevfik” lakabıyla tanınan Franz Liszt‘in öğrencisi besteci ve piyanist Alessandro Voltan‘ı, “Ermeni Chopin’i” olarak anılan Stéphan Elmas‘ı, “Macar Nermin” lakabıyla tanınıp annesi bir Macar baronesi olan Nermin Abadan Unat‘ı, bugününde ise 1930’lu, 40’lı yıllarda Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Macar Dil ve Edebiyatı Bölümü‘nde bilinçli bir şekilde Macarca eğitimi almış tarihi Yavuz Kitabevi‘nin sahibesi bir Birgül Kitapçı gibi zengin bir kültür hazinesi varsa…

Festivalin sponsor desteğindeki Eczacıbaşı Holding yetersizliği…
Ardından gelelim, festivalle ilgili broşür, ilan ve kitapçıklarda, ana sponsorlar olduğu anlaşılan T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, İzmir Büyükşehir Belediyesi ve çıkış kaynağı bu şehir olan koskocaman bir Eczacıbaşı Holding‘in logoları yer alırken ve bu kurumların sağlayacağı katkılarla bu festivali finanse etmek mümkünken; verilen plaketleri almaya gelen ya da gelmeyen çok fazla sayıdaki kuruluşun adını anıp tanıtımını yapmak amacıyla düzenlenen plaket törenine…
Hele ki açıkladığı 2023 yılı kȃrını, bir önceki yıla göre % 119,49 oranında arttırarak 436.986.123.- liraya ulaşmış bir holding söz konusu ise….
Kültür ve Turizm Bakanlığı İzmir İl Müdürlüğü‘ne, Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü‘ne, Goethe Enstitüsü‘ne, Fransız Kültür Merkezi‘ne, İzmir İtalya Konsolosluğu‘na, Polonya Cumhuriyeti İstanbul Başkonsolosluğu‘na, İzmir Ticaret Odası, İzmir Ticaret Borsası, Ege İhracatçı Birlikleri gibi meslek kuruluşlarına, ESBAŞ‘a, Beylerbeyi İçecek Pazarlama, Çimentaş Group, Folkart, Sun Ekoten, Yaşar Holding, İnci Holding, Alkim Kȃğıt, Tükelmat, Pine Bay Holiday Resort gibi irili ufaklı holding ve şirketlerle İzmir Life Dergisi‘ne verilen teşekkür plaketlerine… Sayıları bu kadar çok olduğuna göre yaptıkları maddi ya da ayni katkılar da muhtemelen azdır algısını yaratacak şekilde… Hem de kökü bu topraklarda olan Eczacıbaşı Holding‘in tüm festival harcamalarını finanse edebilecek kaynağı yaratmadığını ortaya koyan bir sponsorluk politikasıyla… Soy isminde “Eczacıbaşı” adını taşıyan vakıf başkanı ile diğer vakıf yöneticilerinin tüm masrafları Eczacıbaşı Holding‘ten temin etmek yerine mali kaynak bulmak amacıyla kapı kapı yaptığı ziyaretler konusunda valilik düzeyinde birçok kez tanık olduğum, “yine geldiler, yardım isteyecekler” bıkkınlığını yaratacak şekilde…

İşte o nedenle, 37 yıldır Uluslararası İzmir Festivali adıyla güzel şeyler yapan; ama son açılış konserinde görüldüğü gibi yorulup konser salonunu bile dolduramayan İKSEV yönetiminin yeni bir anlayışla, yeni bir enerji ile yeniden yapılanması, bilgili ve birikimli yöneticiler dışında kendine uluslararası deneyimi olan festival yöneticileri edinmesi, konserler sırasında broşür ve ilan dağıttırıp kitap sattırdıkları gençleri vakıf yönetiminde söz sahibi kılması, İzmirli besteci Necdet Levent örneğinde gördüğümüz gibi kendisine bağışlanan eserlerle ilgili daha hızlı, daha dinamik ve sonuç alıcı çalışmalar yapması, etkinliklerini düzenlediği İzmir Agora, Efes Antik Tiyatro, Çeşme Kalesi, Bergama Asklepion gibi tarihi mekȃnlar dışında kente uluslararası boyutta hizmet verecek yeni kültür ve sanat merkezleri kazandırmak için çaba göstermesi yerinde ve doğru olacaktır.
İzmir‘in Alessandro Voltan; nam-ı diğer “Macar Tevfik“, Stéphan Elmas, Ahmet Adnan Saygun, İsmail Zühtü Kuşçuoğlu ve Necdet Levent gibi değerlerini fark edip bilen, gerçekleştirdiği kültür sanat etkinliklerini onların zenginleştirdiği kültürel miras üzerine kuran yeni festival, şenlik ve şölenlerde buluşmak dileğiyle…
(1) https://www.harrisonparrott.com/artists/istvan-vardai
Stéphan Elmas ve Alessandro Voltan; nam-ı diğer “Macar Tevfik” ya da “Venedikli Tevfik” hakkında daha fazla bilgi edinmek için…
