“Kaymakamlık İstasyonu”…

Ali Rıza Avcan

Geçtiğimiz günlerde Basmane‘ye gitmek için Halkapınar aktarma istasyonuna girdiğimde hem istasyon binasının değişik yerlerinde hem de Evka3 yönünden gelen metro vagonunun önünde metro hattının son istasyonu olarak “Kaymakamlık” isminin yazılı olduğunu gördüm ve 24 istasyona sahip bu 27 kilometrelik metro hattının Bornova, Konak, Karabağlar, Balçova ve Narlıdere ilçelerinden geçtiğini ve her bir ilçede ayrı bir kaymakamlığın bulunduğunu dikkate alarak metronun hangi istasyonuna “Kaymakamlık” isminin verildiğini tahmin etmeye çalıştım.

Tabii ki, 2024 seçimlerinden önce ÇED raporundaki iki ayrı istasyonun kaldırılması suretiyle mevcut Evka3-Fahrettin Altay metro hattına eklenen ve metro inşaatı devam ederken iş yapmış gibi gözükmek amacıyla alelacele açılan 7,2 kilometrelik yeni Fahrettin Altay-Narlıdere metro hattını dikkate alınca, “Kaymakamlık İstasyonu” olarak adlandırılan son durağın Narlıdere Kaymakamlığı‘nın yakınındaki son istasyon olduğunu anladım.

Böylesi bir adlandırma işinde “Kaymakamlık” gibi bir merkezi yönetim biriminin adının hangi devletçi kafayla seçildiğini düşünürken, diğer yandan da geçtiği güzergȃhta toplam beş adet kaymakamlığın bulunduğu metro hattındaki Konak İstasyonu‘na aynı kafayla neden “Valilik İstasyonu” adının verilmediğini düşünür oldum…

Üstüne üstlük Halkapınar‘dan metroya bindikten sonra yaşlı kadınlardan oluşan bir grubun önce kendi aralarında tartışıp daha sonra ortalığa sordukları “Kaymakamlık durağı neresi?” sorusuna karşılık olarak başka bir yolcunun “Narlıdere, son durak” cevabını duyunca herkesin şaşkın bakışları altında kahkahalarla gülmekten kendimi alamadım ve çevremdekiler niye böyle bir tepki verdiğimi anlamasalar da en kısa sürede bu konu ile ilgili bir yazı yazma konusunda kendi kendime söz verdim…

Daha sonra bu konuyu sadece eklenen ek metro hattı nedeniyle değişen son istasyona yanlış; daha doğrusu anlamsız bir isim vermenin dışında, daha genel bir çerçevede düşünmenin gerekli olduğunu; bu tuhaf durumun yıllardır farklı şekillerde dile getirilen İzmir‘e özgü bir sorundan kaynaklandığını, 17 duraktan oluşan mevcut hatta 7 duraklı yeni bir hattın eklenmesi suretiyle ortaya çıkan 27 kilometrelik koskoca bir hattın son istasyonunu isimlendiren kamu otoritelerinin konuya ne kadar dar ve sığ bir açından baktıklarını keşfettim.

O nedenle de, bu durumun çoğu kez İstanbullular tarafından dile getirilen “taşralı olma hali” ya da rahmetli Ekrem Akurgal‘ın “uygarlığın doğduğu topraklar” olarak nitelediği gerçek bir dünya kentini, kendilerinin “kasabalı” küçük dünyasından görüp “İzmir’i dünya kenti yapacağız” sloganı ile küçük görüp adeta aşağılayan, bu kentin sahip olduğu değerleri, yetiştirdiği kültür, sanat ve bilim insanlarını bile tanımayan, onlara gereken değeri göstermeyen, “ol mahiler ki derya içredir, deryayı bilmezler” deyişi ile tanımlayabileceğimiz çevre ve kişilerin İzmir‘e layık gördükleri bir ruh hali ile ilgili olduğunu anlamaya başladım.

Aynı duruma, geçtiğimiz yıllarda İzmir‘deki mahallelerle ESHOT duraklarını ve okul isimlerini analiz ettiğim bir araştırmada da tanık olmuş, bu kentteki mekȃnların adlandırılması konusunda çok dar ve sığ bir görüş açısının geçerli olduğunu, otobüs duraklarıyla mahalle ve okullara genellikle o mekȃnın yakınında bulunan dağ, tepe, pınar ve ağaç gibi coğrafi işaretlerin ya da resmi bir kurumun adının verildiğini görmüştüm. Bir de buna Cumhuriyet’in ilk yıllarında özgün adları bırakılarak ve unutularak akılda tutulması mümkün olmayan rakamların verildiği cadde ve sokakları ilave ettiğimizde bu kentin toplumsal hafızasının nasıl yok edildiğini daha iyi anlamış ve bunun kentin yitirilmesi kadar önemli olduğuna inanmıştım.

İşte o araştırmanın da gösterdiği gibi, durak, mahalle ve okullara kısıtlı bir dağarcık üzerinden isim bulan resmi otorite, İzmir‘deki metro hattının Narlıdere‘deki son durağına “Kaymakamlık” adını verirken de aynı kısır, dar görüş açısının esiri olmuş, daha geniş bir açıdan akılda kalacak ve o istasyonu daha iyi ifade edebilecek başka bir isim vermeyi; örneğin, aynı istasyonun yakınındaki Narlıdere Belediyesi‘ne ait Atatürk Kültür Merkezi‘ni işaret edecek şekilde “Narlıdere AKM” ya da Narlıdere’yi 12 Eylül 1922’de Yunan ordusunun işgalinden kurtaran Albay Çolak İbrahim‘in veya Yüzbaşı Kemal‘in adını vermeyi akıl etmemişti.

Oysa bu kent Ege uygarlığının ve Levant‘ın merkezi bir dünya kentiydi, iç ve dış turizm faaliyetlerinin yoğun olduğu, her yıl binlerce turistin ziyaret ettiği bir turizm kentiydi ve bu kentte metronun son durağına daha anlamlı isim seçenekleri dururken, kupkuru bir “Kaymakamlık” adı veriliyordu… Böylesi önemli bir kentte çok daha anlamlı isimler dururken mülki bir yönetim kademesi olarak bu ülkede toplam 922 adet, İzmir‘de de 30 adet bulunan bir mülki yönetim kademesinin adını seçip o son durağa “Kaymakamlık İstasyonu” adını vermek, nasıl bir düşüncenin, anlayışın, kavrayışın ve yaşadığı kenti tanımayışın örneğidir?

İşte o nedenle, İzmirli yaşlı bir kadının metrodaki yolculara sorduğu o soru bana göre yerinde, doğru, haklı ve anlamlı bir tepki, hepimizin anlamlar çıkarması gereken bir soruydu.

Ve neyse ki bu metro hattı Urla‘ya kadar uzatılmamış ve Urla‘daki son durağa hattın açıldığı tarihte görevde olan kayyum kaymakama ithafen “kayyum kaymakam” ismi verilmemişti… Bu bile bizim açımızdan bir kȃrdı…

Kaymakamlık” durağında inmek isteyenler! Durağa geldik, hadi hep birlikte inelim ve yaşadığımız toprakları, kentleri daha iyi tanıyıp onların değerini bilelim…