Ekşi Sözlük, genellikle argo dilde geçerli olan “kitapsız” sözcüğünü kurallara uymayan, beklentileri karşılamayan ya da Tevrat, İncil, Kur’an gibi kitaplı peygamberlere inanmayan kişiler için kullanıldığını, bu sözcüğü hakaret amacıyla kullanan kişilerin hayatlarında sadece tek bir kitaba sarılmasının da ilginç bir ironi olduğunu söylüyor.
Diğer yandan da geçmişte sanatçı Ahmet Kaya‘ya yaptıkları ve müzik tarzı nedeniyle pek de sevmediğim , sevemediğim iktidar yandaşı pop müziği yorumcusu Serdar Ortaç‘ın pek de bilinmeyen 2019 yapımı “Kitapsız” şarkısında ise sevgilisine ilgi göstermeyip onu yalnız bırakan “vicdansız” kişi olarak anılıyor.
“Çok zamandır yalnızım, yalnız
Kaç yıl oldu, sayamadım günleri
Gel yeter bana, gel be kitapsız
İstesem de yine senin olamam
Yine de gel be kitapsız“
“Kitapsız olmakla” suçlanıp itham edilmek!
Bu arada yakın zamanda, İzmir‘de faaliyet gösterip benim için yok hükmünde önemsiz bir sahafın saldırı ve hakaretlerine maruz kaldığımda, yüzüme söylenen “İzmir’de kimse seni tanımıyor“, “sen İzmir için önemsiz birisin” gibi kendinden menkul tanımlamalar dışında asıl hoşuma giden itham ise ise “bir kitabın bile yok!” haykırışıydı.
Kendisine benim için hiçbir bir önemi olmadığını söylediğim o şahıs anlaşılan o ki, “bir kitabın bile yok!” suçlamasını, kitap sahibi olmayı önemsemeyen beni üzmek, aşağılamak; hatta, hakaret etmek amacıyla yapıyordu; ama, bilmiyordu ki, ben uzunca bir süredir başta sevgili hocam Prof. Dr. Alpaslan Işıklı‘nın “Özyönetim” adlı kitabı ile Kevin Hogan‘ın “Gizli İkna Teknikleri” gibi kitabını tecrübe edinmek amacıyla düzenleyip düzeltmiş, 2001 yılında Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi tarafından yayınlanan “Bir İletişim Yöntemi Olarak Oyun” isimli kolektif kitapla TÖB_DER‘in Yeni Toplum dergisinde ve bir kısım mesleki dergide makaleleri yayınlanmış bir yazar olmakla birlikte kendi adıma tek bir kitap çıkarmamış ve çevremde tüm yeteneksizliğine rağmen adeta yumurtlar gibi niteliksiz kitap çıkaranları ve bunların sayısının her geçen gün arttığını görünce, “iyi ki kitap yazmamışım” ya da “böyle bir ortamda kitap yazmak istemem” diyerek kitaplarda yazmak istediklerimi günlük yaşamın pratiğinde konuşarak, uygulayıp yaparak ve yaşama geçirerek gerçekleştirmeyi doğru buluyorum.
“Kitapsız” olmak nasıl bir duygu?
Geçen haftaki yazımın konusu olan 5. İzmir Kitap Fuarı ya da diğer adıyla İZKİTAP Fest‘in devam ettiği, fuara giden binlerce İzmirli okurun yine binlerce kitabı kitapçılar ve sahaflardan almak yerine yayınevlerinden satın alıp, kendisine tahsis edilen masada “acaba kaç kişi gelip kitap alacak?” endişesiyle bekleyen yazara imzalattığı, yazarların ve yazar olmayanların ağızlar dolusu konuştuğu şu günlerde ise benim gibi ömründe bir kitap olsun yazmayı becerememiş, adını bir kitabın üstünde görememiş ya da kendisine yapılan birçok teklifi reddetmiş veya sessiz kalıp geçiştirmiş bir fani olarak, “kitapsız” sözcüğü Tevrat, İncil, Kur’an gibi tek bir kitabı olmayan, bu nedenle de “kitapsız peygamber” olarak anılanları aklıma getirip beni cesaretlendirir.
Bu durum, en iyi şekilde yine Ekşi Sözlük‘ün “Kitapsız peygamberler” sayfasında bedwetter isimli yazarın dilinden şu şekilde ifade edilmiştir:
“kendilerine kitap verilmeyen peygamberlerdir. – git anlat onlara benim nasıl biri olduğumu. akıllı olsunlar, yakarım hepsini. – kitap mitap bişey yok mu? – yok. herkese kitap mı vericez. git aynen böyle söyle sen. – inanmazlarsa? – bi kaç atraksiyon yaparsın. asa verdik eline işte. yap şovunu. yılan mılan yap, takıl işte. yine yola gelmezlerse ben icabına bakarım.“
Neden kitap sahibi olmak istemiyorum?
Gerçek durum, esprili dille anlatılan bu diyaloğa benzemese de bence,
En beğendiğim ve değer verdiğim öykücülerden Yalçın Tosun‘un bile şimdilerde modaya ayak uydurup açmaya çalıştığı yaratıcı yazarlık kurslarının ve buralardan mezun olan zanaatkâr yazarların mantar gibi çoğalıp ortalığa saçıldığı,
“Kitabınızı getirin editörlüğünü yapıp basalım” diyen yayınevlerinin türediği,
Seri üretimle ortaya çıkan bu kötü zanaatkâr yazarların kötü kitaplarına yüzlerce, binlerce lira ödeyip okuyamadığımız,
Yeni çıkarılacak kitabın piyasaya çıkmadan önce yazarı, yayınevi ve yazarın fanları tarafından adeta bir satış-pazarlama nesnesine dönüştürüldüğü; hatta, kitabı piyasaya çıkmadan önce ayırtma usulünün icat edildiği,
Yapı Kredi Yayınları gibi büyük yayınevlerinin bile çevirmenlerine haksızlıklar yapıp yapay zeka ile çevrilmiş kötü baskıları piyasaya sürdüğü,
Yayınevlerinin yazarlara telif ücreti ödemek yerine basılan kitaptan 10-20 tane vererek yaratıcılığı ve emeği istismar ettiği,
Yeni çıkan kitaplar için yayınevlerinin ödül lobileriyle işbirliği yaptığı ve bu işbirliği çerçevesinde kötü kitapların ödüle boğulduğu bir ortamda;
Kitapsız olmak, onca kitaplı ademoğlu ya da kızı arasında kitapsız olma vasfı ile ön plana çıkmak belki de en iyisidir, en doğrusudur derim…
Tabii ki yazın dünyasının tüm alanlarında yazarının sanatkarlığı, yaratıcılığı, bilgi, görgü, deneyim ve üstün zekası ile yazılmış usta işi kitapları dışarda bırakmak koşuluyla…
Sözlüklere baktığımızda “fuar” sözcüğünün, “ticareti geliştirmek amacıyla belirli bir süre için kurulan pazar“, “festival” sözcüğünün de “genellikle yerel bir topluluk tarafından belirlenmiş ve geleneksel olmuş gün ve tarihlerde kutlanan, yapıldığı yörenin imgesi hâline gelmiş etkinlikler bütünü” olarak tanımlandığını görürüz.
Bu iki ayrı tanımı birbiri ile mukayese ettiğimizde ise, “fuar” (İng: fair) sözcüğü ile “festival” (İng: fest) sözcüğü arasındaki temel farkın, ticaretten; yani, para kazanma niyetinden kaynaklandığını, fuarların genellikle alışveriş yapıp para kazanmak için, festivallerin de genellikle belirli bir olayı kutlayıp anmak ya da eğlenmek amacıyla yapıldığını anlarız.
Ancak tüm kavram, olgu ve tanımların bilerek ve isteyerek birbirine karıştırıldığı, yalanların gerçekmiş gibi gösterildiği günümüzün “Post truth“; yani, “gerçek ötesi” ortamında sözcükleri birbirinden ayıran böylesine ince ayrımlar dikkate alınmadığı ve birbirinden farklı etkinliklere hep aynı ya da benzer isimlerin verildiğini, bu tür ayrımların ıskalandığını gördüğümüz için “fuar” ile “festival” arasındaki kesin ayrımı ısrarla vurgulayıp, dilimize Batılı dillerden gelen bu iki ayrı etkinlik türünü kesin çizgileriyle birbirinden ayırmak isterim.
“Fuar mı; yoksa, “festival” mi?
Yapılan etkinlik fuar mı yoksa festival mi; yoksa, her ikisi de mi?
Yazımın başına yerleştirdiğim afişte yazılı olan ifadelerden de anlaşılacağı üzere, önümüzdeki 18-27 Nisan 2025 tarihleri arasında kitap yayıncılarının ticaret yapıp para kazanması amacıyla Kültürpark‘ta yapılacak olan etkinlikle ilgili İnternet sayfasına baktığımızda bu organizasyona hem “İzmir Kitap Fuarı“, hem de “İZKİTAP Fest” adının verildiğini, kitap fuarcılığı gibi geniş ve derin bilgi birikimi gerektiren bir konuda üç yıllık deneyime sahip acemi bir organizasyon şirketinin, yayınevlerinin kitapçıları devreden çıkararak tüketiciye ulaşıp daha fazla para kazanması amacıyla gerçekleştirilen ve bu nedenle yayıncılarla kitap satıcıları arasında haksız rekabet ortamı yaratan ticari faaliyetleri gizlemek istercesine “fuar” sözcüğünün yanında “festival” sözcüğünü kullandığını görürüz.
Oysa yapılan faaliyet, çoğu İzmir dışından gelen yayıncıların, sattıkları kitapları kendilerinden aldıkları kitapçılara rağmen doğrudan daha fazla kitap satıp daha fazla para kazanmalarını amaçlayan haksız bir ticari faaliyettir ve bu nedenle de bu işin ticaret alanı olmayan Kültürpark‘ta yapılması doğru değildir.
Kurucu’nun ağzından; Yeni Asır Gazetesi, 15 Ağustos 1972
Kültürpark’ta ticaret yapmak, satılacak nesne kitap da olsa Kültürpark’ın kuruluş amacına aykırıdır…
İzmir 1 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nca 2. Derece Doğal ve Tarihi Sit Alanı olarak tescillenen Kültürpark‘ın temel işlevi, 1925 tarihli Danger-Prost Planı ile 16 Mayıs 1955 tarihli ve 1/2000 ölçekli imar planında “Park/Yeşil Alan“, 4 Ocak 1973 tarihli İzmir Metropoliten Alan Büyükşehir Bütünü Nazım İmar Planı’nda ”Tabi Ormanlar, Ağaçlandırılmış Alanlar, Ağaçlandırılacak Alanlar” olarak tanımlanmakla birlikte; bu durum 24.01.1985 tarihinde onaylanan 1/1000 ölçekli Alsancak İmar Planı’nda, ”Özel projesine göre uygulanacaktır” plan notu ile birlikte ”Fuar Alanı” olarak değiştirilmiş ve ondan sonraki tarihlerde Kültürpark‘a hep ticari bir faaliyet alanı olarak bakılmıştır.
Ancak Kültürpark‘taki ticari alanların arttırılmasını öngören 2015 tarihli Kültürpark Projesi’nin yaşama geçirilmemesi amacıyla Kültürpark Platformu‘nun o tarihten bu yana sürdürdüğü 10 yıllık mücadele ekseninde, Gaziemir‘deki Fuar İzmir‘in 25 Mart 2015 tarihinde açılışı ile birlikte Kültürpark‘taki tüm fuarcılık etkinliklerinin Fuar İzmir‘e taşınarak alanın her türlü ticari faaliyetten arındırılması ve parkın yapılış amaçlarına uygun olarak sadece bir kent parkı olarak düzenlenip kullanılması öne çıktığı için, ticari olmayan her türlü kültür, sanat, spor vb. etkinliğinin mevcut yeşil alanın kullanım kapasitesini dikkate alarak Kültürpark‘ta yapılmasını, İzmir Uluslararası Fuarı, İzmir Mermer Fuarı ve İzmir Kitap Fuarı gibi geniş kalabalıklara hizmet eden her türlü ticari etkinliğin Gaziemir‘deki Fuar İzmir‘de yapılmasını istiyor ve henüz onay aşamasında olan Kültürpark Koruma Amaçlı İmar Planı‘ndaki temel işlevin sadece “yeşil alan” ya da “kent parkı” olarak değiştirilmesini talep ediyoruz.
Belediye başkanı olmak isteyen ve vazgeçilemeyen siyasetçi bir fuar organizatörü…
İzmir Kitap Fuarı’nı ya da İZKİTAP Fest’i kim düzenliyor?
İzmir Kitap Fuarı ya da İZKİTAP Fest adıyla düzenlenen 10 günlük etkinliği, 5 Ocak 2024 tarihinde Gaziemir‘deki Fuar İzmir adresinde kurulan, 18 Nisan 2025 tarihine göre oda sicil numarası 230567, ticaret sicil numarası 252502 olan 1 yıl 3 ay 13 günlük Tactfair Organizasyon A.Ş. düzenliyor. Şirket daha sonra adresini Gaziemir‘den Bayraklı‘ya taşımış. Kurulur kurulmaz 26 Ekim-3 Kasım 2024 tarihleri arasındaki 4. İzmir Kitap Fuarı‘nı düzenleyen şirketin % 100 hisseye sahip tek ortağı Manisa, Yunusemre ilçesinde ikamet eden Didem Simsaroğlu, sermaye tutarı ise 1 Milyon lira.
Böylesi bir durum karşısında, kurulduğu günden bu yana İzmir kitap fuarlarının organizasyonunu üstlenen Tactfair Organizasyon‘un tek ortağı Didem Simsaroğlu‘nun, ilk üç fuarı düzenleyen S.N.S. Fuarcılık Organizasyon Ltd.‘in eski ortağı Saruhan Simsaroğlu‘nun yeni eşi olduğu, 2022 yılından bu yana yapılan kitap fuarı organizasyonlarını iki ayrı şirket üzerinden alıp gerçekleştirme konusundaki tek kilit kişinin Saruhan Simsaroğlu olarak ortaya çıktığı ve İZFAŞ‘ın 2025 yılı fuar ve etkinlik takvimine göre, İzmir kitap fuarlarınıüstlenme konusunda hayli “şanslı” olan bu şirketin, 17-26 Ekim 2025 tarihlerinde de 6. İzmir Kitap Fuarı‘nı düzenleyeceği anlaşılmaktadır.
Alt markalarla ve yayıncı olmayanlarla sayısı şişirilen katılımcı sayısı…
5. İzmir Kitap Fuarı ile ilgili https://www.kitapizmir.com/ isimli İnternet adresindeki bilgilere göre 18-27 Nisan 2025 tarihleri arasında 10 gün süreyle devam edecek fuara/festivale çoğunluğu İstanbul olmak üzere yurdun değişik bölgelerden gelen toplam 217 yayınevi katılacak.
Söz konusu fuara kimlerin katılacağını gösteren listeyi aşağıdaki linkten indirebilirsiniz:
5. İzmir Kitap Fuarı‘na yurt genelinde toplam 217 yayınevinin katılacağı duyurulmakla birlikte listeye biraz daha dikkatli baktığımızda, aralarında ISBN yayıncı kodu sahibi olmayan ve yayıncılık faaliyeti yapmayan yabancı dil eğitim merkezlerinin, plak ve poster satıcılarının, sahafların, oyun seti satıcılarının ya da büyük yayınevlerinin çok fazla sayıdaki alt markalarına yer verildiğini, böylelikle söz konusu fuara sanki çok fazla sayıda yayınevi katılıyormuş gibi yanıltıcı bir algının yaratıldığını görürüz.
Yine aynı İnternet sayfasının verdiği bilgiye göre fuara katılan yayınevlerinden 33’ünün katkısı ile Kültürpark içindeki üstü açık üç mekânda (uzun havuz etkinlik alanı, ahşap sahne ve Menekşe altı etkinlik alanı) 114 konuşmacının katılımı ile toplam 98 söyleşi ya da sunumun yapılacağını öğreniyoruz.
Bu konuşma ve söyleşilerin programına ise aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz:
Hazırlanıp duyurulan programa göre, bu 98 söyleşi ya da sunumdan 4’ü (% 4,09) 18 Nisan, 18’i (% 18,37) 19 Nisan, 14’ü (% 14,29) 20 Nisan, 5’i (% 5,11) 21 Nisan, 3’ü (% 3,07) 22 Nisan, 8’i (% 8,17) 23 Nisan, 4’ü (% 4,09) 24 Nisan, 4’ü (% 4,09) 25 Nisan, 24’ü (% 24,49) 26 Nisan ve 14’ü (% 14,23) de 27 Nisan tarihinde; yani, çoğu konuşma ve söyleşinin daha çok ziyaretçinin geleceği düşünülen Cumartesi ve Pazar günlerinde yapılacağı anlaşılmaktadır.
33 Yayınevi tarafından, yazarlarının ya da kitaplarının tanıtımı amacıyla üstlenilen söyleşilerin 17’si (% 17,35) İstanbul merkezli Yeni İnsan, 10’u (% 10,21) İstanbul merkezli Destek, 8’i (% 8,17) İzmir merkezli Sakin Kitap, 6’sı (% 6,13) İzmir Büyükşehir Belediyesi Kent Kitaplığı, 5’i (% 5,11) İstanbul merkezli Doğan Kitap, 4’ü (% 4,09) İstanbul merkezli Doğu Batı, 4’ü (% 4,09) İstanbul merkezli Kronik Yayınları‘na ayrılmış, geriye kalan 26 yayınevi ise arda kalan 44 toplantı ya da söyleşiyi kendi aralarında 1, 2 ya da 3 toplantı yaparak paylaşmış görülmektedir.
Diğer dikkat çeken bir şey de Erkan Serçe, Övün Selim Martin, Elif Burcu Özkan, Mehmet Ateş, Erman Gören, Özlem Yıldırım ve Hülya G. Poyraz gibi bazı yazarların fuar süresince bir kez değil, farklı yayınevleri adına birden fazla konuşma yapacak olmalarıdır.
Anlaşılan o ki, 18-27 Nisan 2025 tarihleri arasında Kültürpark‘ın açık alanlarındaki üç ayrı noktada yapılacak 98 ayrı konuşma ya da söyleşide 114 adet konuşmacı, çoğu kez tek; ama, bazen hızlarını alamayarak 2, hatta 3 konuşma ya da söyleşi yapacak ve bu etkinliklerde büyük bir iştahla konuşup hem kendilerinin hem de yayınevlerinin reklamını yaparak hem yayınevlerinin daha karlı çıkması hem de kendi kitaplarının daha fazla satması için uğraşıp duracak…
“Çocuk ve Sanat” teması ile ilgisi olmayan ezici çoğunluk…
5. İzmir Kitap Fuarı‘nın ana teması, “çocuk ve sanat” olarak belirlenmiş olmakla birlikte fuara katılan 217 yayınevinden kaçının bu konu ile ilgili kitapları pazarlayacağı, bu tür kitaplara öncelik vereceği belli değildir.
Ancak söyleşilerin başlıklarıyla konuşmacı ya da yazarların isimlerine bakıldığında 98 söyleşi ya da sunuştan sadece 14’ünün; yani, % 14,29’unun çocuklarla ilgili olduğu, geriye kalan % 85,71’inin ise fuarın ana teması ile bir ilgisinin olmadığı; ayrıca, bunlar arasında İzmirli çocuk yazarlarıyla kitaplarına; örneğin henüz yeni tanıştığım ve bugüne kadar yazdığı 20’ye yakın çocuk kitabını edinip okumaya çalıştığım sevgili Arslan Sayman‘a ya da bildiğimiz öyküleri ile Deli İbram Divanı‘nın yanında çocuk kitapları da yazan sevgili Ahmet Büke‘ye yer verilmediği görülmektedir. Her ne kadar, sevgili Ahmet, yeni kitabı Kırmızı Buğday için yapılan tanıtım etkinliklerine katılıp imza günü düzenliyor olsa da, çocuk kitapları için yapılan bir çağrıyı da geri çevireceğini düşünmem…
Ayrıca bu fuarda, bir kısmı bugün aramızda olmasalar bile Türk edebiyatının önemli çocuk kitaplarını yazan Tarık Dursun K, Muzaffer İzgü, Ayşe Kilimci, Aytül Akal, Fatih Erdoğan ve Ferda İzbudak Akıncı gibi İzmir doğumlu ya da İzmir‘de yaşayıp kitaplar yazmış yazarları hatırlatacak, onların çocuk ve sanat ilişkisi üzerine yaptıklarını değerlendirecek toplantılar yapılıp onlara da vefa gösterilmesi gerektiğini düşünüyorum…
Ulusal bir fuarda uluslararası onur konuğunu ağırlamak…
5. İzmir Kitap Fuarı hem şimdiye kadar yapılanları, hem de bu yıl uygulanacak içeriği itibariyle ulusal; yani, Türkiye ölçeğinde yapılan bir fuardır. O nedenle de, bu fuara uluslararası alanda faaliyet gösteren hiçbir yazar, yayınevi ya da konuk çağrılmamakta ya da katılmamaktadır.
Ancak mevcut durum bu olmakla birlikte, -sanırım yazarın Türkiye’deki yayıncısı İletişim Yayınları‘nın talebiyle- “çocuk ve sanat” teması ile ilgili hiçbir yayını olmayan Alman popüler felsefeci Wilhelm Schmid (1), fuarın “uluslararası onur konuğu” olarak seçilmiş, ulusal onur konuğu olarak seçilen Behiç Ak‘ınkonukluğuna layık özel bir program ve doküman hazırlanmadığı için DEÜ Güzel Sanatlar Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Semih Çelenk, fuar organizasyonun bu açığını kapatma çabasıyla 22 Nisan 2025, Salı günü saat 15.30’da Sabancı Kültür Merkezi Yüzbaşı Şerafettin Salonu‘nda fuar programından ayrı olarak “Behiç Ak ile Söyleşi” programını düzenleme ihtiyacını duymuştur.
Yeni yayınları fuara getirmemek…
Geçtiğimiz yıl, sevgili arkadaşım gazeteci Ahmet Çınar ile fuarın ilk günü, kebap ve lahmacun kokuları içinde yaptığımız ziyaret ve alışveriş sırasında çoğu yayınevinin standında yeni çıkmış kitapların yer almadığını, yayınevlerinin genellikle elde kalmış eski yayınlarını getirdiklerine tanık olmuştum.
Şimdi de her ne kadar standlar henüz kurulmamış olsa da, konuşma ve söyleşilere konu olan kitapların bir kısmının 2024-2025 yıllarından önce basılıp güncelliğini kaybetmiş yayınlarla ilgili olduğunu görüyorum. Bunun en iyi örneklerini ise 2018 yılında İzmir Büyükşehir Belediyesi Kent Kitaplığı tarafından yayınlanan “Yıldız Albümleri’nde İzmir” isimli kitabın aradan 7 yıl geçtikten sonra ya da 2021 yılında İzmir Ekonomi Üniversitesi tarafından yayınlanan “Kervan Köprüsü” isimli kitabın da aradan 4 yıl geçtikten sonra kitap/yazar tanıtımlarına konu yapılmasıdır.
İmza günleri…
5. İzmir Kitap Fuarı‘na ait web sayfasında yakın zamana kadar fuar süresince kimlerin imza günü olacağına dair bir bilgi yer almamakla birlikte, organizasyonun Instagram sayfasında adeta bir borsa hareketliliği içinde yazar olan ya da olmayan her türden, her boy, cins ve düzeyden tanıdığımız ya da tanımadığımız isim için imza günü düzenlediğine dair görseller sergilenmektedir. Bu sayının, 13 Nisan 2025, Pazar saat 21.55 itibariyle 71’e ulaşmış olması ve bunun her geçen gün artması imza günü olgusunun nasıl abartıldığını açık bir şekilde göstermektedir.
Söz konusu web sayfasına yeni eklenen “İmza Listesi” ise fuar süresince bu sayının 334’e ulaşacağını; yani fuar süresince toplam 244 kişi için 334 kez imza günü düzenleneceğini, bu sayının Hanzade Servi ve Miyase Sertbarut gibi tanınıp bilinmeyen bazı isimler için 7’ye, hatta 8’e ulaştığını göstermektedir. Adeta İzmir‘de önümüze gelen herkes için imza günü düzenlendiğini, kitap yazmanın ya da yazar olmanın bu kadar ucuz ve kolay olduğunu sergilemektedir…
Youtuber’ların yazar olarak takdim edildiği kitap fuarları… Her şey daha fazla kitap, daha fazla hasılat, daha fazla kar için…
Sonuç olarak;
1) 5. İzmir Kitap Fuarı, kitap fuarcılığı konusunda deneyimi olmayan, bunu ilk kez İzmir özelinde deneyip tecrübe sahibi olmaya başlayan; ancak, TÜYAP‘ın İzmir‘e gelmekten vazgeçmesi üzerine İzmir Büyükşehir Belediyesi şirketi İZFAŞ tarafından onun yerine konulmak istenen ve -muhtemelen siyasi kimliği nedeniyle- vazgeçilemeyen bir siyasetçinin eşine ait organizasyon firması eliyle yapılmaktadır.
İzmir Büyükşehir Belediyesi‘nin fuarcılık şirketi İZFAŞ‘ın geçtiğimiz yıl karşımıza çıkan Sayıştay denetim raporu sonrasında içine düştüğü durum ve yönetimde yapılan değişikliklerle son günlerde bu tür organizasyonlar nedeniyle bazı belediyelerle şirketlerinin başına gelenleri gördükçe, İzmir Kitap Fuarı organizasyonun ya doğrudan doğruya İZFAŞ eliyle yapılması ya da bu konuda hiçbir siyasi kaygı taşımaksızın işi daha iyi yapabilecek ehline verilmesi yerinde ve doğru olacaktır.
2) 5. İzmir Kitap Fuarı‘nda, ana tema olarak belirlenen “çocuk ve sanat” konusuna gerek yapılacak söyleşi, konuşma ve imza günleri boyutunda gerekse İzmirli çocuk kitabı yazarları ölçeğinde gereken ağırlığı verilmediği anlaşılmaktadır.
3) 5. İzmir Kitap Fuarı‘nın ve ticaret odaklı diğer fuarların Kültürpark‘ta yapılıyor olmasında, Kültürpark‘ın kurucusu İzmir belediye başkanı Dr. Behçet Uz‘un öngörüsünün dikkate alınmadığını, Kültürpark‘ın kitapların ya da türevlerinin alınıp satılacağı ticari bir alan olarak görüldüğünü göstermektedir.
4) Her zaman söylediğim gibi, yayınevlerinin yararına okuyucu ile yayınevlerinin doğrudan doğruya karşı karşıya getirilmesi ve bunun sayısının yılda birden ikiye çıkarılması ve fuar sürelerinin giderek uzatılması, İzmir‘de faaliyet gösteren kitabevlerinin zararına haksız bir rekabet ortamının yaratılmasını sağlamakta, bu nedenle de fuar kapsamında düzenlenen yüzlerce kişi için düzenlenen imza günü, tanıtım toplantısı ve söyleşiler sonuç olarak hem kitapevlerine hem de kent ekonomisine zarar vermektedir.
5) Bu tür fuarlarla ilgili kalite standartlarının önceden belirlenmemesi ve fuarcılık faaliyetlerinin yayıncılık mesleğindeki sağlıklı gelişme ve kalite ile güvenirliliği gözetmesi gereken Türkiye Yayıncılar Birliği, PEN Türkiye Yazarlar Derneği ve Türkiye Yazarlar Sendikası gibi kurumlar tarafından izlenip denetlenmemesi nedeniyle “ben yayıncıyım” ya da “ben yazarım” diyen herkesin, kaliteyi düşürme kaygısını duymadan bu tür fuarlara doluşmasına sebep olmaktadır.
6) İzmir Kitap Fuarı eski kitapların doğrudan tüketiciye satıldığı bir ticarethane olmayıp, yeni yayınlanmış kitaplar konusunda okuyucuyu bilgilendiren bir platform olacağından fuara getirilip tanıtımı yapılan tüm yayınların mümkün olduğunca yeni, güncel olması sağlanmalıdır.
7) Bu tür kitap fuarları açısından önemli ve öncelikli bir konu olması gereken diğer bir husus ise fuarın onur konuğu olarak seçilen isimler için önceden hazırlanacak VİP düzeyindeki özel programın büyüklük ve zengin içeriğidir. Bu çerçevede ana teması “çocuk ve sanat” olarak belirlenmiş 5. İzmir Kitap Fuarı‘nda belgesel film, karikatür, mimarlık, oyun ve roman yazarlığı gibi birbirinden farklı birçok alanda üretken çalışmalar yapmış Behiç Ak gibi değerli bir sanatçının belirlenen tema çerçevesinde öne çıkarılıp bugüne kadar yaptıklarının daha kolay kavranmasını sağlayacak çalışmaların yapılması sağlanmalıdır.
8) Bu yazı çerçevesinde sonuç olarak yazmam gereken sekizinci husus ise, 18-27 Nisan 2025 tarihleri arasında fuarın devam ettiği süre içinde Kültürpark‘ta yapacağım alışverişlerle gözlemlere ait; ayrıca, İzmir Kitap Fuarı‘nı ziyaret edecek olan tanıdık, arkadaş, dost ve yoldaşlardan duyduğum değerlendirmeleri fuar sonrasında dile getirmek olacaktır.
“Çocuk ve sanat” gibi masum temalar arkasına gizlenmekle birlikte “daha fazla kitap satışı, daha fazla kazanç” anlayışıyla gerçekleştirilen bu tür büyük cirolu ticari faaliyetlerin kimin işine yaradığının fark edilmesi ve bütün bunların yayınevleri sahipleri dışında İzmir ekonomisiyle İzmir halkının refahına ne ölçüde katkısı olduğu hususunun bilinmesi dileğiyle…