Şalterler inince – Grev ve direniş şiirleri

Magirus İş Bırakımı

                             – Gözcümüz vurulmuş, gözümüz kan,
                              Gözümüz büyük daha.-
İşi bırakmak; kişi ölüme aday mı
Soluğun biraz yok
Dağ ayakların
Ova ellerin yok.

Ah mı, of mu, vay mı,
Yüreğimizdeki ses
Bizden, bütün köylere, bütün yeryüzüne,
Gidip kör kör gelen ses,

Aç günler ay mı
Öylesin uzun
Kavak yükseli değil
Uzüntü uzun.

İşi bırakmak kolay mı
İşi bırakmak
Çoluğu çocuğu nice karanlıklarda
Ekmeksiz bırakmak.

İşi bırakmak bir yalaz tay mı hey
Ki koşar su doğru yıldız doğru
Kopmuş gövdemiz onunla canlanır bir daha
Ki koşar bir aydınlığa doğru.

Fazıl Hüsnü Dağlarca

99627eeda9d0a89beb46d8ce83f6997a

Oy Beni

I
Türkiye yaşanmaz oldu!
Her gün bir başka zehir.
Görmedik,
Bir bahçe, bir çiçek, bir şehir,
Görmedik bir gülen,
Hasılı bir ferah, bir rahat:
Uğruna çekilen,
Derttir, mihnettir
Senden yana olduğumuz sebeptir
Kollektif hayat!

II
Türkiye yaşanmaz oldu!
Gel gör halimiz yaman!
Haramiler, bezirganlar elinden
Aman, el aman!
Kesilmiş mümkünüm, çarem
Vay ne hal olmuş vatan!
Güzel yarim Istanbul’dan ne haber?
Dil-Tarih’ten, Emekçi’den, Sendika’dan?
Şiddetin sabahı yakındır
Dayan dizlerim dayan

Enver Gökçe

enver-gc3b6kc3a7e-3

Urgan ve Yorgan

İnmem ocaklarına,
Kendileri girsin!
Kendileri döğsün demiri erini…
Ocak mı benim, fırın mı benim?

Ekmem arpayı, buğdayı, Ekmem yulafı, çavdarı,
Tarla mı benim, tapan mı benim?

Kömür gözlü üzümleri,
Baldudak incirleri,
Kızyanağı elmaları,
Na’ yersiniz!

Dikmiyorum ağacını, Bellemiyorum toprağını,
Bağ mı benim, bostan mı benim?

Bundan kelli
Üstümü örtmez bu yorgan,
Yükümü çekemez bu urgan! . . .

Mehmed Kemal, Tükenmez (Bütün Şiirleri) Gerçek Sanat Yayın. İstanbul 1990

mehmed-kemal-ec49filip-suyunu-ic3a7tic49fimiz-c3a7ec59fme-2018

Güneşli Sabaha Bir Sonnet

hey deli dumrul kim bilir öyküm nasıl bitecek
karşımda değilsin ama görüyorum seni
unutmuş um mavi camdaki gülümsemeni
biliyorum kırmızı güneş bir gün kapımı itecek

yaklaşık yirmi bir yıl gözaltında yürüdüm
şiirlerimi antolojilerin kapılarında durdurdular
hatta yazın erieri bileklerime kelepçe vurdular
oysa benim güzel günleri yazmakla geçti ömrüm

birlikte tırmandık dağları al şafakta
acıları buruşuk kağıtlar gibi rüzgara atmışız
ne ölüm var ne korku yürü dostum toprakta

kitapları yakmışlar insanlara kurşun sıkmışlar
yenileri basılır bebekler büyür anasını satmışız
bizler gitsek de aldırma yanar tepedeki ışıklar

Ömer Faruk Toprak, Tüm Şiirleri, Adam Yayın. İstanbul, 1983

 

c59da0e2d2dd2594327fbe5a5c04e4d6

Genel Grev

şehirde ne olduysa birden saatler durdu
sokak lambaları deli sarı patladılar
canavar düdükleri uğulduyordu
üç sehpa kuruldu üç adam asıldılar
genç bir kız bir mavi timsah doğurdu

sessizliği büyütüyor radyo pilonları
dudak dudağa değse yangın parlayacak
bir yıldırım tutuklamış telefonları
musluklarda ıs lıklar sular akmayacak
özgür ve bağımsız sokakta çöp bidonları

bu nasıl şey gerçi kımıldamıyor nabız
dil simsiyah sarkmış gözler buzlu cam
oysa yürek nurdan kocaman bir yıldız
kan hala sıcak iştahlı duman duman
karşıtların birliği mi yaşadığımız

Atilla İlhan

attila

Kavel

İşime karım dedim
karıma kavel diyeceğim
ve soluğumun tükenmedikçe bu doyumsuz dünyada
                                             güneşe karışmadıkça etim
kavel grevcilerinin türküsünü söyleyeceğim
ve izin verirlerse istinyeli emekçi kardeşlerim
izin verirlerse kavel grevcileri
ve ben kendimi tutabilirsem eğer
sesimi tutabilirsem
          o çoban ateşlerinin parladığı yerde kavel’de
          o erkekçe direnilen yerde kavel’de
               karın altında nişanlanıp
                          dostlarımın arasında öpeceğim
                                nişanlımı kavel kapısında
ve izin verirlerse istinyeli emekçi kardeşlerim
izin verirlerse kavel grevcileri
                             ilk çocuğumun adını
                                         kavel koyacağım

Hasan Hüseyin, Kavel, Yeditepe Yayınları, İstanbul 1972

02a8ffe476f29eb7e91bdad9bec2005f

Uyan

Hadi uyan
Günışığı çilemeye başladı başucunda
Denizler bir mavilik edindi günden
Seher yeline uyup kuşlar tüneğinden uçtu
Bu türküyü dinlemeyecek misin

Hadi uyan
Aydınlığa çık da çil gözlerin ışısın
Ilkyazlar sıcağı biriksin yüreğine
Yoksul olsan da uyan
Garip ol san da uyan
Madem ki güzelsin, güzeli yaşatmak için
Madem ki iyisin, iyiliği yaşatmak için
Madem ki umutlusun, umudu yaşatmak için
Hadi uyan
Denizi dinle yaşamak desin
Toprağı dinle barışmak desin
Göğü dinle sevişmek desin
Bir plak konmuş gibi gramofona
Işte aşk işte özlem işte savaşmak gücü
Uyan diyor uyansana

Hadi uyan
Sevdiğim uyan
N’olur uyan

Metin Eloğlu

metinelog

Enver Gökçe’nin ilk şiirleri…

bir alıp satıcı gönül

Düştüm bir öylesi çekilmez derde,
Ne ölümü düşünürdüm, ne yaşamak korkusu,
Ne sır aradım herşeyde, ne gariplik var serde,
Ne kara sevda, ne sevmek ne sevilmek arzusu
Artık her şarkı dokunur bana bu şehirde.
Hasret nedir bilmezken o kadar
Şimdi, her an, her yerde gurbetteyim.
Çünkü daha görmediğim güzellikler var,
Öyle bir yürek koymuşlar ki içime neyleyim,
Her yere gönlümü vermeden geçemem dostlar!
Ben deli miyim bilmem mi neler ettiğimi.
Bir han köşesinde yatmayınan Kerem diyorlar,
Ne tuhaf bu insanlar derdini dökmeyinen
Çaresiz derde bulunmaz merhem diyorlar.
Ah … Bir alıp satıcı gönlüm var gezer çarşı çarşı,
Başım güneşe düşmüş yanmayı öğrenir.
N’olur böyle duradursun cama güneşe karşı,
Gönül heryerde bir kardeşim güzel heryerde bir …

Ülkü, S . 54, 1943

envergokce

vatandaş

Ne, bizden geri, deniz aşırı şarkılar,
Ne tadılır ne bölünür nimetler bizsiz.
İnan kardeşim inan
Ne yalan bu dünya,
Ne insan fani …
Acılar görmüşüz, geceler görmüşüz, ölmeyi görmüşüz.
Aydınlıklar görmüşüz, kahramanlar, dostlar görmüşüz.
Görmüyor musun, görmüyor musun?
Ellerimiz ellerimizde … gidiyoruz.
Sizlerden söz açıyorum
Teklifsiz, pervasız, işkilsiz.
Ateşe vurulu batıl ve eski kitaplar
Sizden öte …
Neler varsa
Mesut insanlık için bühtan edici
Sizden öte …
Ve bir yanda yıkılmış zulmün kalası
Bir yanda salınır devasa gövden.
Bir yanda sevmediklerin,
Bir yanda demir pencere, bir yanda tarih
Bir yanda sen.
Yani bir yanda
Yüzyıllar boyunca saflarında
Yangınlar çıkardıklarımız.
Bir yanda -hayal etmesi zor-
Ferah ve cömert dünyamız
Ve mürettip, hasatçı, öğrenci, öğretmen.
Kınadık, yüz çevirdik, düşman kesildik
Şol aşkı bilmezlenenlere.
Dünyalar durdukça mesuduz
Bu dünya üzerinde
Yaşamak aşkına, yıldızlar aşkına
Demir ve ekmek aşkına mesuduz …
Hey dağlara taşlara kar eden türküm
Aşikar etsen de kendini
Şöyle bir sular gibi salsak, boy versek
Uzun ömrümüzü, yiğit ömrümüzü, taze ömrümüzü,
Sefıl ömrümüzü, deli ömrümüzü, gelin ömrümüzü …
Güneşte güneşlesek
Dal kırsak, toplasak, ateşlesek
Broy broy desek dağlarda
Gül gülistan içinde görseler bizi.
İster öv, ister yer, ister sev beni
Güneşin taşlarda mavileştiği
Nehir boylarınca söylenir
Sevinç şarkılarım yoksa da
Şimdi, bütün kederli ezgileri
Ümide kurban ediyorum.
Satırlarımla olsa da çok mu, bir de ben seni
Bizden olan bütün dünya şairleri gibi
Yadediyorum.
Sen ne haklın, ne evliya, ne kul, köle, ne şövalyesin
Sen yirminci yüzyıl insanı!
Dost dediğim, yaren dediğim, kardeş dediğim
Ekmeğim benim,
Gülüm, bağım, bostanım benim:
VATANDAŞ.

Ant, 1. 6.1945

enver-gc3b6kc3a7e-9

memleketimin şarkıları

Ben, bizden olan bütün insanların dostu;
Adı, haritalarda bile bulunmayan
Bir köyündenim Anadolu’nun.
Güzel şeylere hasrettir memleketim,
Güzel şeylere hasret bu dünya.
Yıllardır, kanda ve ateşte mısralarını
Yanan şehirlerin,
Ağır tankların tekerlekleri arasında.
Biliyorum,
Yaylım ateşlere girilmiştir gönlümüzce
Pasifik kıyılarından Volga’ya kadar.
Benim arzumanım kaldı
Hürriyet boylarında tank oynatanlarda.
Bütün kıtalarda
Tulu arzda, islam içinde, küffar içinde
Mülhit, mümin ve vatanseverim.
Fakir, cefacı topraklarım içinde
Mendil tutamın, diz vuranım, baş çekenim
Zeybekte, halayda, tamzarada …
Ben küçük Yusuf’um Çit köyünde
Çapak çapak ela gözlerim;
Kıl keçim kısır, annemin memesi yara.
Benim saçlarım belik belik,
Bıyıklarım burma burma
Gözlerim kara kıyma renginde, ama
Erzincan oynamış ağlamışım
Irgatlık etmişim el kapısında.
Dolu vurmuş bahçelerimi,
Çekirge inmiş tarlalarıma.
Ben bir yolcuyum hemşeri
Manisa bağlarından geçtim
Aydın incir tarlalarından.
Çığlıklar getirdim
Üzümleriyle beraber çürür gibi düşen
İnsanlarımdan.
Sıcak tuzsuz gevreklerinizi yemişim
Alaca karanlıkta … Buca’lı işçilerim.
Unutur muyum seni
Derdini, ekmeğini bölüştüğüm
Ttirküleriyle bizi ağlatan memleketlim.
Karadeniz’in Rumelilcirı tütünü,
Bende türküler oldu ağlamaklı,
Bende türküler oldu dizim dizim.
Doldurdum sineme, ciğerlerime
Doldurdum derdi mihneti
Pamuk tozunu, kömür tozunu;
Memleketimin şarkıları kadar acı çektim.
Ben Ahmet Çavuş’um
“Attığım kurşunlar gitmezdi boşuna”
“Şimdi kuzgunlar iner taze !eşime”.
“İki kere kesemden everdiğim”
Dost dediğim kıydı bana.
Ben Kürtoğluyum derim ki “Yiğitlik kadim”
Ben Nazif’im “Urfa’ya karşı vurdular beni”
Ağlasın Urfa.
Ben şairim
Halkların emrinde, kolunda, safında.
Satırlarım vardır kahraman,
Satırlarım vardır cılız, cesur ve sıtmalı.
Ahdim var:
Terli atlet fanilalı göğüslerden
Püfür püfür geçeceğim.
Bir de aşıkım, kanlı bıçaklı
Yar için serden geçeceğim.
İnan ki ciğerparem, inan ki sevgilim
Bu hususta:
“Üçten, beşten, senden geride kalan değilim”

Ant, 1. 7.1945

bir-hapisane-hat0131ras0131
Hapishane hatırası

ilk adım

Bir mermi de benden aslanım,
Bir mermi de benden.
Bir mermi de benden zafer topları
Mukaddes namlular!
Daha gelmesin mi bahar,
Daha gülmesin mi ağlayanlar?
Y ıllardır kan içinde, sargı içinde
Unuttunuz mu
Sevmesini, şakalaşmasını?
Çekik gözlüler,
Kıvırcık saçlılar, ablak yüzlüler!
Küller mi saz beniz etti sizi
Yabani güller, dost bakışlar, otlu çiçekler!
Ve sizler:
Adana, Aras pamuğu kadar
Sevdiğim yüzler!
Yayla türkülerim kadar
Memleketlilerim kadar
Sevdiğim yüzler!
Altıya mı değdi yaşlarınız
Otuz dokuz doğumlu çocuklar?
Ömrünüz, gözleriniz, uykularınız
Sığınaklarda geçti harp boyunca.
Oylum oylum ateşleri gördünüz mü
Cepheden dönenleri sordunuz mu?
Tanır mısınız
Ay nedir, gün nedir, elma nedir?
Güneşi gözlere doldurmak güzelken
Hey küçük kardeşler hey
Görün ne hale koydular dünyamızı.
Şimdi zafer topları gürlüyor
Avrupa’ da.
Ve deniz ötesi kıtalardan
Şarkılar …
Şimdi kazaska oynuyor Avrupa.
Şimdi silah yerine bayrak tutanlar …
Hiçbirini tanımadığımız,
Oyunlarım bilmediğimiz
Mişiganlılar, Oksfortlular, Ukranyalılar.
Şimdi, göz aydın etme zamanıdır.
Yeni bir dünya doğuyor.
Şorul şorul giden kan pahası.
Müjdeler, müjdeler olsun
Yeni bir dünya doğuyor
Zincir seslerinden
Verem basillerinden uzakta …
Büyük ölülerini bağrına basıp
Yaralı insanlarımız
Kahramanlarımız konuşuyor:
“Benim olsun, senin olsun, bizim olsun,
Hani kardeşlerimiz vardı ya
Bu dünyada.
-Kız kardeşlerimiz, annelerimiz, şairlerimizDumdum
kurşunuyla vursalar da
Her zaman böyle döğüşeceğiz:
Gırtlak gırtlağa, diş dişe, tank tanka
Demokrasi için,
Eşitlik ve hürlük uğruna”
Bir mermi de benden aslanım
Bir mermi de benden
Bir mermi de benden
Zafer topları, mübarek namlular!

Ant, 16.5.1945

1-2-768x583

kardeşlik acıları

Yıllar var ki sizleri düşünüyorum:
Yanan şehirlerim,
Düşmana ekmek veren tarlalarım
Teknelerim, ocaklarım, öğretmenlerim!
Ve sizleri:
Caddeler, tarlalar, fakülteler,
Nehir boylan, şehirler, ordular
Aşklarım, hünerlerim, sefaletlerim!
Ellerime ateş düştü
Yüreğime, gövdeme, kollarıma.
Biliyorum ey demokrasi!
Bütün şairlerin ölür
Barikatların susar
Ve yanar da limanların, iskelelerin
Zafer gülleri sensiz açmaz
Böyle bir macerada.
Kardeş, kardeş!
Alkış tutan ellerini kesmedim,
Tanklarımla tarhlarını ezmedim.
Ben kendi halimle müthiş kişi
Ben sevici, sert ve delişmen …
Ve hürlük kardeşlik çırasını
Kendi hissemce götüren insan.
Biliyorum bu dünyada
El değmediğimiz, nice doyumlu,
Sıcak, ölümsüz ve kederli şeyler vardır.
Biliyorum bu dünyada
Gökyüzü ve denizyüzü
Cümle çiçek ve cümle yemişler vardır
Biliyorum bu dünyada
Yalnız ve “yalnız insanlar
Yani kardeşler vardır.”
Beni şehir şehir beni,
Beni köy kent beni
Beni usul, beni yolca götür
Kardeşlik treni!
Ağır yaralılar taşıyorum
İncinmesin kollarım, ayaklarım, ellerim.
Işıltılı gündüzlere gitmeliyim
Acılar, darağaçları, kelepçe demirleri!
Bayram şenliklerine,
Demokrasi şenliklerine gitmeliyim
Uğruna şiir yazılan, döğüşülen, ölünen insanlar!
Yeter değil bana
Zaferlerin,
Yıllardır gece hücumlarına
Sokak savaşlarına katlandığım.

Ant, 1. 5.1945

Enver Gokce_Ömer Yaprakkiran

http://www.envergokce.org