İçinden tren geçen şiirler…

Geçtiğimiz günlerde sevgili arkadaşım Dr. Turgay Gülpınar‘ın yakın zamanda İletişim Yayınları tarafından yayınlanan “Yerel Hükümet: Gültepe, Bir Özerklik Deneyimi (1973-1980)” isimli kitabıyla ilgili sunumunu izlemek için Bornova Uğur Mumcu Kültür Merkezi‘ne giderken , 2012 yılında büyük bir restoran ve kafe olarak düzenlenip açılması için hiçbir şey talep etmeden gönüllü olarak büyük emekler harcadığım tarihi Bornova Tren İstasyonu‘nun kapısı çerçevesi kırılmış, harabeye dönüştürülmüş halini görünce büyük bir hayal kırıklığına uğradım ve eve geldiğimde o çalışmayla ilgili dosyaya bakarak o istasyonunun canlandırılması için neler neler yaptığımı hatırladım.

Tarihteki Bornova İstasyonu…
2012’deki düzenlenmiş haliyle Bornova İstasyonu…
2012’deki düzenlenmiş haliyle Bornova İstasyonu’nun içi…

Örneğin tarihi Bornova Tren İstasyonu‘nda kullanılmak üzere onlarca lokomotif, tren sesi efektiyle müzik örneği toplamışım, bahçeye konulan vagonun altından buhar efektinin verilmesi için araştırmalar yapmışım, duvara asılmak üzere eski banliyö tarifelerini büyütmüşüm, bahçeye konulmak üzere satın alınacak TCDD‘nin eski büyük fenerleri için görüşmeler yapmışım, restoranda çalışacak 70 görevli için 140’a yakın kişiyle görüşmeler yapıp onların görevleriyle ilgili iş tanımlarını yapmışım, eğitim notları hazırlayıp masalara bırakılacak menülere yazılmak üzere trenlerle ilgili şiirleri derlemişim.

Bornova tren istasyonun geçmişini, 2012 yılında bizim düzenlediğimiz halini ve son kötü halini ayrı bir yazıda dile getirmek üzere o dönem hazırladığım tren, istasyon, lokomotif şiirlerini bugün sizlerle paylaşarak sahip olduğumuz kültürel mirası koruyup sahiplenmek için TCDD, İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Bornova Belediyesi gibi görevli, yetkili ve sorumlu kurumlardan bu değerlere sahip çıkmak için çaba göstermelerini talep ediyorum.

Bornova İstasyonu’nun 2025’deki hali…
Bornova İstasyonu’nun 2025’deki yağmalanmış hali…

İşte o dönem istasyon ziyaretçilerinin okuması için derlediğim tren şiirlerinden bazıları….

BURDAYIM SÖZÜMDE

…Düşüyorum

Karıncanın peşine minik depremler oluyor

Yabanıl ot kokuları, sonra düşler, düşüyorum…

Puslu bir görüntü tarih dediğimiz ve kirli

Sular buharlaşıyor buluşalım dediğin denizde

Burdayım sözümde, yanlışsa da bu istasyon

Bir ben yitirmedim galiba belleğimi bir de

Şiir yazanlar, ne kadardılar ve nerdeydiler

Hatıralar üretiyorum telgraf tellerinden

Akşamüstleri fesleğenleri suluyorum

Bekle demiyorum kimseye, unutma demiyorum

Acı soysuzlaşınca tiranlaşıyor belleksizlik

İnat ve öfke, kaybediş ve kayboluş oluyoruz

Komikti dıştan bakınca dünya ama hırçın

Ayışığı, telgraf direkleri ve fesleğenler

Burdayız işte durgun bir sessizlikteyiz şimdi

Unutulan bir şey kaldı mı diye soruyor tiran

Kampana çalarken çöldeyiz o geniş çevrende

Mısır’ı soyun diyordu Musa belleksizdir firavun

Babil ve burası iki istasyon iki uzak nokta

Belki bir imgede düzlem olabilen iki grilik

Düşler ve tarih inilecek son istasyon

Burdayım işte güzel bir yanlıştayım şimdi

Beklemesini bilmiyor acelesi olan ve nedense

Çekip gidiyorlar, kalanlar o kadar azız ki

O kadar azız ki mutluluk bile bizden çok

Ahmet Telli

Fotoğraf: Ara Güler

NE ZAMAN EĞİLİP BAKSAM YÜREĞİME

Ne zaman eğilip baksam yüreğime

Eski aşklarımın kırıntıları

Parlayıp söner

Ve bir yaz gecesi karanlığında gözlerim

İki gölge seçer

İstasyon binası, ağaçlar ve merdivenler

Rumca söylenen bir ezgiyi dinlerken

Dalar gider

Ve bir tren gelip geçer aniden

Ne zaman eğilip baksam yüreğime

Arif Damar

Fotoğraf: Bärtschi, Hans-Peter 1989

MENDİLİMDE KAN SESLERİ

“…

Bilmezlikten gelme Ahmet Abi,

Umudu dürt

Umutsuzluğu yatıştır

Diyeceğim şu ki,

Yok olan bir şeylere benzerdi o zaman trenler

Oysa o kadar kullanılışlı ki şimdi

Hayalsiz yaşıyoruz nerdeyse

Çocuklar, kadınlar, erkekler

Trenler tıklım tıklım

Trenler cepheye giden trenler gibi

…..

Ah güzel Ahmet Abim benim

Gördün mü bak

Dağılmış Pazar yerlerine benziyor şimdi istasyonlar

Ve dağılmış Pazar yerlerine memleket

Gelmiyor içimizden hüzünlenmek bile

Gelse de

Öyle sürekli değil

Biz caz müziği gibi gelip geçiyor hüzün

O kadar çabuk

O kadar kısa

İşte o kadar

….”

Mendilimde Kan Sesleri

Edip Cansever

Tren durdu

Haykırışmalar oldu dışarıda

Yemekli vagonun mavi camlarına dışardan

Bir şeylerle yüklü ıslak kadın ve çocuk elleri vurdu

Baktı bu tırmanan mavi ellere yemekli vagondakiler

Bir tek elma almadan fakat

Kalktı Sapanca’dan Anadolu Sürat Katarı

Nazım Hikmet, Memleketimden İnsan Manzaraları- Şiirler: 5, Adam Yayınları, Eylül 1997, s: 200.

Fotoğraf: İlteriş Tezer

İSTASYON

Yalnızım bir kompartımanda

Bir hızar testeresinin yaz ışığı ufuk hattından

Ağır ağır gözlerime geliyor köşede rüzgar

Tozla yıkıyor söğüt dalını çocuk

Onaltı bağımsız devlet büstünün

Sarkan bıyıklarını düzeltiyor zaman

Düşündükçe koyu bir renk alıyor

Buraya uzun bir yol boyunca

Kurulu bir kumpanya çadırlarından

Tuğla harmanlarından geldim her ateşin

Çemberinde yanarak ve darağacında

Kurutarak dikişsiz gömleklerimi

Her sabah Zekeriya sofralarında herkesle

Kalın kitapların yufkasını yeniden ıslatıp

Yedik açlık

Düşündükçe daha da artıyor hangi geçmişin

Kaynağına eğilsem acı bir su

Gelecek günlerin yorgun treni yıllardır

Telaki bekliyor

Bekle bekle bekle gençliğin karanlık yıldızı

Yıllardır takım değiştiriyor ve cephe

İsimsiz bir tortuyla kapanmış

Bilemedim nasıl bir mangal yüreğimiz

Kömür gözlü çocuklarla yanıyor ve bedenim

Ateş içinde

Eylül.

Her yanımdan geçen öpüşlerinin

Islak serçelerini duymasam

Kör testereyi bile göremeyeceğim.

Onat Kutlar

SEYAHAT

Söğüt ağacı güzeldir.

Fakat trenimiz

Son istasyona vardığı zaman

Ben dere olmayı

Söğüt olmaya

Tercih ederim.

Orhan Veli

Kayadibi İstasyonu

TREN SESİ

Garibim;

Ne bir güzel var avutacak gönlümü

Bu şehirde,

Ne de bir tanıdık çehre;

Bir tren sesi duymaya göreyim

İki gözüm

İki çeşme.

Orhan Veli

Deniz İskelesinden Alsancak İstasyon Sundurmalarının Görünüşü, 19. yy. sonu, Atatürk Konutu Müzesi.

YAĞMURDA

Yağmurda parkta oturulmuyor,

İstasyon çok hüzünlü;

Acaba nasıl geçirmeliyim,

Bu koskoca günü?

Kitaplar koltuğumda ıslandı,

Sigaram söndü sudan,

Belki methiyeler yazdığım için,

Çok iyilik gördük bulutlardan.

Dudaklarımda dostlardan şiirler,

Şimdi haykırarak da okusam kimse duymaz;

Şehir acınacak halde

Boşalmış bütün caddeler.

Hayatımı sürükleyen ayaklarım,

Suları kabul ederek neredeyse;

Ağaçlar benimle alay etmeye başladı,

Sokakta kalmadı kimse…

Şükran Kurdakul

Evet, şimdi de bütün bu güzel şiirlerden sonra şarkılar, şiirler, müzik ve hiç değişmeyen vefa duygumuzla kültürel mirasımıza, o mirasın çok değerli parçaları olan demiryolu istasyonlarına, trenlere, ray döşeli yollara ve buharlı lokomotiflere, onların kokusuna, sesine, buharına olan özlemimizi dile getirerek hep birlikte haykırmalıyız:

Bornova Tren İstasyonu yeniden Vali Rahmi Bey‘in bir zamanlar inip bindiği o eski özgün haline dönüştürülmeli, Bornova halkı; öğrencileri, üniversite öğretim üyeleri ve öğretmenleri, subay ve askerleri, Levanten aileleri, onların o eski köşklerinde faaliyette bulunan İzmir’in en zengin vakıfları ile birlikte kendisine ait Bornova Tren İstasyonu‘na sahip çıkarak onu mezbelelik halinden kurtarmalıdır…

Yorum bırakın