Kitabın Adı: Köy Enstitülerinden Kent Enstitülerine, Bir Model Önerisi
Yazar: Prof. Dr. Adil Türkoğlu
Yayınlayan: Anı Yayıncılık
Tarih, Yer: 2011, Ankara
Sayfa: 156
Önsöz
İçindekiler
Tablolar Listesi
Şekiller Listesi
Grafikler Listesi
I. GİRİŞ
II. SORUN
III. NİÇİN KENT ENSTİTÜLERİ PROJESİ
IV. TÜRKİYE’NİN EĞİTİM HARİTASI
Var Olan Durumu Betimlemek: Türkiye Nüfusunun Genel Eğitim Durumu
Türkiye’deki Nüfus ve Eğitim Kademeleri Arasındaki İlişki
A. OKULÖNCESİ EĞİTİM
B. İLKÖĞRETİM
İlköğretimden Ortaöğretime Geçiş
C. ORTAÖĞRETİM
Genel Ortaöğretim
Mesleki-Teknik Ortaöğretim
D. YÜKSEK ÖĞRETİM
E. YAYGIN EĞİTİM
F. HANE HALKI BÜTÇESİNDEN EĞİTİM HARCAMALARINA AYRILAN PAY
V. TÜRKİYE’DE İŞSİZLİK DURUMU
Türkiye’nin İşsizlik Haritası
VI. TÜRKİYE’DE GÖÇ OLGUSU
Türkiye’de İç Göç
Türkiye’de Köyden Kente Göçün Nedenleri
Köyden Kente Göç Edenlerin Yaşadığı Sorunlar
Türkiye’nin Kentleşme ve Gecekondulaşma Tarihi
Gecekonduların Varoşlara Dönüşmesi
Gecekondu ve Varoşların Olumsuz Etkileri
VII. KAMUOYUNDA KÖY KENT SORUNLARI
Kentlerde Örgün Eğitim Çalışmaları Dışında Çalışmalar Yapılmakta mıdır?
Türkiye’de Halk Eğitimi İle İlgili Sorunlar
Sivil Toplum Örgütlerinin Çalışmaları
Milli Eğitim Bakanlığıu Dışındaki Bakanlıkların Çalışmaları
Üniversitelerin Çalışmalarından Bazı Örnekler
Diğer Çalışmalar
VII. ÖNERİLEN MODEL NEDİR?
Kent Enstitülerinin Amaçları
Kent Enstitüleri Modeli’nin Hedef Kitlesi
Kent Enstitüleri Modeli’nin Uygulama Bölgeleri
Kent Enstitüleri Modeli’nin Çalışma Mekanı Sorunu
Kent Enstitüleri Modeli’nin Personel Sorunu
Kent Enstitüleri Modeli’nin Finansman Sorunu
IX. KENT ENSTİTÜLERİ MODELİNİN ÖRGÜT ŞEMASI
Kent Enstitüleri Projesi Eğitim Alanları
Kent Enstitüleri Modeli’nin Uygulama Aşamaları
Kent Enstitüleri Modeli’nin Çalışma İlkeleri
Kent Enstitüleri Modeli’nin Eğitim-Öğretim Süreci
X. SONUÇ VE ÖNERİLER
XI. EKLER
Proje Örnekleri
Eğitim Düzeyin Yükseltilmesi
Meslek ve Beceri Edindirme Projesi
Hazır Giyim Kursu
Sağlıklı Yaşam Düzeyini Yükseltme Projesi
Sosyal ve Kültürel Yaşam Düzeyinin Yükseltilmesi
Kent Enstitüleri Projesi’nde Görev Alacak Kuruluşlar ve Sivil Toplum Örgütleri
XII. KAYNAKÇA
RESİMLER
Köy Enstitüleri, Kent Enstitüleri Olarak Yeniden Kurulmalıdır!
Özer Ozankaya
Atatürk Türkiye’sinin, Türk ulusunun ve Türk yurdunun bağımsızlık, özgürlük, onur ve gönencini güvenceye almak amacıyla geliştirdiği örnek eğitim kurumları olan Köy Enstitüleri, toplumsal ekonomik kalkınma kuram ve uygulamasına birinci sınıf katkı değerinde idi.
Kırsal nüfus, yani köylüler için bir bölüm nüfusu tarım dışına atmak, eş deyişle toprak dışında geçimini sağlamak, evrensel bir tarihsel zorunluluktur.
Osmanlı döneminde sanayi devrimini ıskalamış olan Türkiye’de de Cumhuriyet az topraklı, ilkel araçlarla üretim yapan, verimi düşük aile işletmelerine dayalı bir kırsal ortam devralmıştı.
Yüzlerce yıldan beri ilk kez Cumhuriyetin sağladığı barış ortamında nüfus hızla artmaya başladı. 1 kişinin yapabileceği işe 3-4 kişi bakmakta, böylece toprak parçalanıp ufalanmakta, işletilmesi verimsizleşmekte, ekonomik olmaktan çıkmaktaydı. Bu durum sürdükçe köylünün artan ölçüde tarım dışından geçimini sağlamak gereksinmesini duyacağını, yani köyden kente göçün önlenemezliğini gözönüne alan Atatürk yönetimi, Köy Enstitüleri modelini geliştirip uygulamaya koydu.
Köy Enstitüleri, bir yandan kalkınma kuramına öte yandan kalkınma uygulamasına çok değerli bir katkı niteliğini taşır.
Kalkınma kuramına katkısı, üretici bilgi, beceri ve alışkanlıklarıyla insan ögesinin, dolayısıyla bu insan ögesini yetiştiren eğitim kurumunun, birinci sınıf bir ALT YAPI ÖGESİ olduğunu görüp göstermesi, bu nedenle altyapı – üst yapı ayrımının gerçekte bilimsel inceleme amacıyla başvurulan yapay bir soyutlama olduğunu, gerçek yaşamda altyapı ve üst yapı denilen toplumsal ögelerin karşılıklı etkileşim içinde bulunduğunu görmüş olmasıdır.
Kalkınma politikası ve uygulamasına katkısı da, bu bilimsel kavrayış sayesinde, eğitimin toplumsal ekonomik kalkınmanın çok etkili bir kaldıracı olarak kullanılabileceğini sergilemiş olmasıdır.
Sanayileşmesi engellenmiş, nüfusu kırsal ağırlıklı bir ülkede, kırsal nüfusun, doyurucu ve güvenli iş olmasa da kentlere akın edeceğini bu bilimsel kavrayışla gören Atatürk yönetimi, öncelikle de yoksul köy halkından başlayarak, köyde kalacak olanlarına verimli tarımın ve genel olarak kırsal kalkınmanın gereklerini öğretirken, köyden ayrılacak olanlara da öğretmen, sağlık memuru, sanatkâr (marangoz, tesviyeci, tornacı, duvar ustası, elektrikçi…) olmak ve ülkemizin pek çok gerek duyduğu bu tarımdışı üretken işgücünü sağlamak olanağını verecek eğitim-öğretim kurumlarını geliştirip hayata geçirdi.
Bu eğitim kurumları, sürekli kalkınmanın aynı zamanda bilimsel düşünüşü ve demokrasiyi, sanat ve spor bilincini edinip öğrenmiş yurttaşları gerektirdiğini de görmüştü.
Bu özellikleriyle Köy Enstitüleri, tüm sömürülen ülkeler halklarına hem bağımsızlık, hem demokrasi, hem de kalkınmanın yolunu gösteren kurumlardı.
Ama bu özellikleri, sömürgeciliği ayıp saymayan ve bu yüzden Türkiye’nin ne sömürülen ülkelere (özellikle de petrol yatağı Ortadoğu’nun ortaçağ karanlığında tutulan Müslüman ülkelerine) örnek olmasını, ne de kendileriyle eşit düzeyde yarışabilecek güçlü bir sanayiyi gerçekleştirmesini istemeyen Batılı ülkeler ile Türkiye’de on-onbeş yıllık Cumhuriyet devrimlerinin henüz yeterince etkisiz kılamadığı köy ve kasabalardaki eşraf, toprak ağaları ve şeyhlerin, köylü kitlelerinin güvenliğe kavuşup özgürleşmesini, uyanmasını engellemek üzere el ele vermesi için yeterliydi.
Köy Enstitüleri, gericiliği hortlatan karalamalarla saldırı hedefi yapılarak kapatıldılar.
Onların yerine, köy ve kasabaların düşük gelirli çocuklarına “eğitim” seçeneği olarak ne demokrasi bilinci ve kültürü, ne de çağın toplumsal-ekonomik gereksinimlerini karşılayacak bilgi ve beceriler kazandırmayan İmam-Hatip Okulları yaygınlaştırıldı.
“Alt yapı üst yapıyı belirler” diyen ve en etkili üretim gücü olan “insan”ı yetiştiren “eğitim” kurumunu “üst yapı” sayıp Türk Devriminin eğitim atılımını hafife alan sol dogmacılığın da, Köy enstitülerinin özellikle 27 Mayıs’tan sonraki elverişli konjonktürden yararlanılarak canlandırılması yolunda coşkulu bir kamuoyunun oluşmasını kolaylaştırıcı olmadığı da söylenebilir.
Köyler nüfusumuzun büyük çoğunlukla mesleksiz, eğitimsiz ve yoksul bırakılmış olarak büyük kentlerde yığıldığı, eğitim kurumlarının bütünüyle yaz-boz tahtasına döndürüldüğü günümüzde koğuşturulması gerekli amaçlardan biri de aynı eğitim anlayışıyla bu kez KENT ENSTİTÜLERİ’ni kurmaktır.
Bu, Türkiye Cumhuriyeti’ni sömürgeci saldırılarına karşı savunmanın da temel bir gereği ve yoludur.
Türk ulusunun ve Türk yurdunun bağımsızlık, özgürlük, onur ve gönencini gerçekten amaç edinen siyasal ve toplumsal kurum ve örgütlerin, Köy Enstitüleri ruh ve anlayışıyla Kent Enstitüleri kurulmasını da amaç edinmeleri gerekir, kanısındayım.
Nisan 2011
“Köy Enstitülerinden kent Enstitülerine…” için bir yanıt