Bugün size, halen okuduğum ve eğer kısmet olursa bugün bitireceğim güzel, yararlı bir kitabı tanıtarak şiddetle okumanızı önereceğim.
Kendisini “Emperyalizm, Azgelişmişlik ve Türkiye“, “Ulusal Kalkınmacılığın Sonu“, “Memalik-i Osmaniye’den Avrupa Birliği’ne“, “Türkiye’de Devlet ve Sınıflar” gibi birçok kitabın yazarı sosyolog Çağlar Keyder ile Çağlar Keyder‘in öğrencisi iken şimdilerde Boğaziçi Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan sosyolog Zafer Yenal‘ın birlikte yazdıkları “Bildiğimiz Tarımın Sonu: Küresel İktidar ve Köylülük” isimli kitabı anlatıp tanıtmak istiyorum..

2013 yılında İletişim Yayınları tarafından çıkarılan kitabı şu an itibariyle kitapçılardan satın almanız mümkün.
Kitabın içinde “Önsöz“ü müteakip, “Bir Köy Vardı Uzakta“, “Artık Her Şey Metalaşıyor“, “Küreselleşen Türkiye’de Tarımsal Dönüşüm“, “Tarım ve Gıda Üretiminin Yeniden Yapılanması ve Uluslararasılaşması“, “Tarımsal Dönüşüm ve Protelerleşme Süreçleri: Tarihsel Bir Bakış“, “Değişen Köyler ve Tarım Tartışmaları” ve “2000’lerde Devlet ve Tarım” başlığını taşıyan 6 uzun makale yer alıyor.
***
Tarım sorunu (die Agrarfrage), 20. yüzyılın başından itibaren siyasetin ve sosyal bilimlerin en önemli tartışma alanlarından biriydi. 1980’lerin düşünce ikliminde ivme kaybedip şekil değiştirdi ve daha çok “hormonlu sebzeler”, “doğal beslenme”, “permakültür” gibi “kentli” başlıklar altında bambaşka bir tartışmaya dönüştü; üretim ve üreticiler yerine gıda ve tüketimle ilgili meseleler gündemin baş köşesine oturdu. Küçük üreticiliğin sorunları, “kumarhane kapitalizmi”nin kırdaki yansımaları, köyün değişen toplumsal yapısı, proleterleşme biçimleri ve tarımın uluslararasılaşması bu “kentli” tartışmalar içinde yer bulamadı.
Bildiğimiz Tarımın Sonu, küresel iktidar rejimlerini üreten iktisadi süreçlerle beraber tarım sorununu “yeniden” ele alıyor. 10 yılı aşan bir ortak çalışmanın ürünü olan bu eserde Çağlar Keyder ve Zafer Yenal, tarım sorununu ve kırsal yapıların dönüşümünü, metalaşma, köylünün mülksüzleşmesi ve siyaset bağlamında tartışmaya açıyor. Dünyada da Türkiye’de de yoksulluk, bölgesel eşitsizlikler, çevre, sosyal politikalar ve toplumsal hareketler gibi birçok önemli meseleyi anlamlı bir şekilde konuşabilmek için tarımda ve kırda olup bitenleri hesaba katmamak imkânsız. Bildiğimiz Tarımın Sonu, organik pazar romantizmine ya da köy nostaljisine hapsolmadan, tarım sorununu düşünmenin ve tartışmanın bereketini anlatıyor.
Kitaptan bir bölüm: Önsöz
Bu derleme 10 yılı aşkın bir ortak çalışmanın ürünü. Hatta bu kitabı oluşturan makalelerin arkasındaki temel sorulan ve kavramsal çerçeveyi ortaya çıkaran birlikte düşünme, tartışma ve öğrenme süreci daha da gerilere gidiyor. l990’da ODTÜ’de bir lisans üstü dersinde hoca öğrenci olarak tanıştığımızda henüz “neoliberalizm” kavramı ve bu kavram etrafında oluşan devasa bir literatür yoktu. l970’ler dünya ekonomik krizi sonrasında dünya ekonomisindeki değişiklikleri ve yeniden yapılanma süreçlerini incelerken daha çok “örgütsüz kapitalizme”, “post-Fordizme”, “Düzenleme Okulu”na atıfta bulunuluyordu. “Küreselleşmenin” başlı başına bir araştırma alanı hale gelmesinin ilk zamanlarıydı. Yine o zamanlarda “tarım sorunu” üzerine düşünmek daha henüz gözden düşmemişti. 1970’lerde büyük ölçüde modernizasyon perspektifinin yetersizliği, kırsal kalkınma modellerinin başarısızlığı ve köylülüğün birçok ülkede siyaseten önemli olmaya devam etmesi, tarımda kapitalizmin gelişmesi ve kırsal kesimdeki toplumsal eşitsizlikler gibi konuları birçok araştırmacının ilgi alanına soktu. Kautsky’nin o dönemde yeniden hatırlanan “tarım sorunu” (die Agrarfrage) etrafında Marx’tan Chayanov’a uzanan bir entelektüel zemin üzerinde, Bolşevikler’den Narodnikler’e, sosyalizmden kapitalizme, Latin Amerika’dan Hindistan’a birçok tür siyaseti, ekonomiyi ve ülkeyi kapsayan konularla ilgili akademik merak l990’ların başında hala canlıydı. Türkiye’de de kırsal alanlarda üretim ilişkileri, toprak mülkiyeti yapısı ve toplumsal farklılaşma gibi konular hakkında araştırmalar yapılıyordu ve bu meseleler genellikle küçük üreticiliğin sürekliliğini/kalıcılığını sorgulamak üzere gündeme geliyordu.
Kısacası Türkiye’de sosyal bilimlerde 1990’lara kadar “tarım sorunu” ve kırsal yapıların dönüşümü araştırma gündeminin önemli bir parçasını oluşturmaya devam etti. Ne var ki, köy çalışmaları son zamanlarda hızını ciddi derecede kaybetti. Ulusal kalkınmacılığın sona ermesi ve Türkiye ekonomisinin yeniden yapılanması, dikkati kırsal kesimden hemen tümüyle kent odaklı yeni araştırma konularına kaydırdı. Kimlik ve kültür, neoliberalizm, yoksulluk, küreselleşme ve tüketim gibi konulan ele alan, son on yılda üretilen akademik çalışmaların büyük bölümü şehirlerdeki gelişmeler üzerine yoğunlaştı. Bu süreçte, yapısalcılık sonrası yaklaşımların ve ilgili araştırma alanlarının özellikle sosyoloji ve antropoloji alanlarında popülerlik kazanmasının da kısmi bir rol oynadığı söylenebilir.
Bu kitabın en temel amaçlarından birisi, tarım sorununu yeniden tartışmaya açmak. 2010’lu yılların dünyasında ve Türkiye’sinde bu konuları konuşmak belki her zamankinden daha önemli. Ekonomisiyle, siyasetiyle, ekolojisiyle kentle kırın birbirine bu kadar çok yaklaştığı ve de tarımın sanayi, hizmet ve finansla bu kadar girift ilişkiler içine girdiği bir dönem belki de hiç olmadı. Böyle bir dünyada değişen yoksulluğu, mülksüzleşmeyi, dışlanmayı, etnik şiddeti, toplumsal eşitsizlikleri de, bunlara karşı verilen mücadeleleri de hakkıyla tartışabilmek için tarımı ve kırdaki dönüşümü konuşmak gerekiyor. Tarım sorununu yeniden düşünmeye davet çıkararak, bugünün birçok can yakıcı sorunu hakkında bereketli tartışma ortamlarının oluşmasına katkıda bulunmayı umuyoruz.
Bu kitaptaki makalelerin ilk halleri, önce Binghamton Üniversitesi daha sonra Boğaziçi Üniversitesi’nin çatısı altında kaleme alındı ve bu yazılardan birisi haricinde diğerleri daha önce farklı yerlerde yayımlandı. Ancak bu kitabı yayına hazırlarken daha önce yayınlanan makaleler üzerinde tekrar çalıştık ve kimilerini neredeyse yeniden yazdık. Bu yeniden yazma “Artık Her Şey Metalaşıyor” ve “Köylülük ve Proleterleşme Süreçleri” makalelerinde iyiden iyiye elzemdi, çünkü bu makaleler daha önce İngilizce yayınlanmıştı. Daha önce Türkçede yayınlanan “Kırsal Dönüşüm ve Sosyal Politikalar” ile “Tarım ve Gıda Üretiminin Yeniden Yapılanması” makalelerinin ilk yayın tarihlerinden (2002 ve 2004) bu yana çok zaman geçtiği için bu makalelerin ciddi bir gözden geçirilmeye ve verilerin güncellenmesine ihtiyaçları vardı. Öyle yaptık; bu kitapta bu iki makale güncellenmiş ve kimi yerleri büyük oranda değişmiş durumda. Kitabın girişindeki “Bir Köy Vardı Uzakta” yazısı ile “2000’lerde Devlet ve Tarım” makalesi ise bu kitapta ilk defa yayınlanıyor.
Son olarak, “Köylülük ve Proleterleşme Süreçleri” makalesiyle ilgili de küçük ama bizim için çok önemli bir ayrıntı: Biz bu makalenin ilk halini 18 Haziran 2009’da kaybettiğimiz Giovanni Arrighi’nin anısına hazırlanan bir özel sayıda Austrian ]ournal of Development dergisinde yayınladık. Giovanni bizim için sadece çok iyi bir dost değildi; aynı zamanda düşünme biçimiyle, dünyaya bakışıyla, tartışma üslubuyla, çalışkanlığıyla ve insanlığıyla eşi bulunmaz bir sosyal bilimciydi.
Bu kitabı oluşturan makalelerin araştırması ve ön hazırlığı için Population Council’e bağlı Middle East Awards’tan ve Boğaziçi Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri fonundan destek aldık. Yine bu kitaptaki makalelerin birçoğunun araştırma sürecinde ve verilerin derlenip toparlanmasının çeşitli aşamalarında Deniz Yonucu, Derya Nizam, Enis Köstepen ve Ulaş Atalay’ın büyük katkılan oldu. Kendilerine minnettarız. Kitapta daha önce İngilizce yayınlanan makalelerin ilk çevirisini yapan Zeynep Ekmekçi’ye teşekkür ederiz. Bu kitabı oluşturma fikrini kendisiyle paylaştığımız andan itibaren bizden her türlü desteğini ve yardımlarım esirgemeyen editörümüz Kerem Ünüvar’a şükran borçluyuz. Bu kitabın yayına hazırlanmasında aklıyla ve gözüyle bize büyük katkı sağlayan Burak Şuşut’a da gönülden müteşekkiriz.
Son olarak: Bu kitabı 2008 yılında çok zamansız aramızdan ayrılan çok sevgili dostumuz Faruk Tabak’a adıyoruz. Umarız ki ona layık titizlikte, derinlikte ve iyilikte bir çalışma olmuştur.
14 Ocak 2013, İstanbul