Ezop Masalları ve Modern Siyasi Yaşam: Kıssadan Hisse…

Ali Rıza Avcan

Adı, Türkçesiyle Ezop, Yunancasıyla ΑἴσωποςAisōpos olan en eski masalcının M.Ö. 620-564 yılları arasında Yunanistan‘da, Trakya‘da ya da Ön Asya‘nın bir kentinde köle olarak doğduğu, Samos‘da yaşadığı ve Apollon‘un kehanet kenti olarak bilinen Delphoi‘de öldüğü rivayet edilmektedir. Kahramanları hayvanlar, bitkiler ya da cansız varlıklar olan masallarıyla büyük ün kazanan Ezop‘un yaşamıyla ilgili bilgiler kesin olmamakla birlikte; masalları sözlü gelenekle çağlar boyunca aktarılarak Ortaçağ‘dan itibaren yazılı hale getirilmiş; böylelikle, masal kahramanları arasındaki diyalog ve ilişkiler üzerinden iyi insan olma adına büyük dersler verilmiştir.

Ezop masallarında adalet, dostluk, doğruluk, bağışlamak, cömertlik, alçakgönüllülük, kanaat, sadakat, kendini bilme gibi değerler yüceltilir, zalimlik, düşmanlık, hainlik, kendini beğenmişlik, cimrilik, aç gözlülük, cahillik, kadir bilmezlik, yalancılık, bencillik gibi tutum ve davranışlar yerilir.

Hepimizin daha yakından tanıdığı La Fontaine‘nin ise, büyük oranda bu masallardan yararlandığı, 12 kitapta topladığı 238 masaldan 124’ünde büyük ölçüde Ezop masallarından esinlendiği söylenmektedir.

Aklımıza ilk elden gelen Ezop masalları “Ağustos böceği ile karınca“, “karga ile tilki“, “kurt ile kuzu“, “kurt ile köpek” ve “tilki ile leylek“tir.

Ağustos böceğinin şarkılarını dinleyerek çalışan karınca…

Ağustos böceği ile karınca” masalının iki ana karakteri, Ağustos böceği ile karıncadır. Masala göre karınca, bütün yaz boyunca çalışmakta, kış için evini ve yiyeceklerini hazır etmektedir. Ağustos böceği de yan gelip yatarak konuşur ve şarkılar söyler. Bu arada kendisine katılmayıp çalıştığı için karıncayla alay etmekten kendini alamaz. Ancak yaz boyunca; özellikle de Ağustos ayında cır cır öterek iş yapmayan Ağustos böceği, kış geldiğinde yiyeceksiz kalınca karıncanın kapısını çalar, fakat karıncadan olumsuz tepki aldığı için kışın ayazında açlığa mahkum olarak ölecek duruma düşer.

Ekşi Sözlük yorumlarına baktığımızda, bu masalın kapitalizmin ruhuna uygun olduğu ya da Ağustos böceğinin gerçekte soyunu sürdürmek için gövdesindeki halkaları birbirine sürterek şarkı dediğimiz cinsel bir çağrı yaptığı şeklinde yorumlara rastlanmakla birlikte; bu masaldaki ana temanın, köleci toplumun egemen olduğu Antik Yunan’da emek harcamadan gününü gün edenlerle emek harcayarak, alın teri dökerek ürettiğinden -karşılığı az ya da çok olsun- yararlanan insanlar arasındaki adaletsizliğin anlatılmak istendiğini düşünüyorum.

Bu masal gerçek yaşamda biz insanlar için, özellikle de kendisinden beklenen görevleri yapmayıp çalışmayan, çalışma yerine ileri geri konuşup eğlenen insanların gün geldiğinde zor durumda kalacaklarını; hatta, çalışan karıncalara yem olacaklarını söyleyerek onları uyarır, “çalışarak emeğinizi harcayın ve kötü günlerinizi çalışıp ortaya çıkardıklarınızla geçirin” der…

İşte o nedenle, yaz sezonun son ayı olan Ağustos ayının gelişini, sıcak havalarda çevremdeki ağaçlarda ötmeye başlayan Ağustos böceklerinin seslerini duyduğumda, Ezop‘un “Ağustos böceği ile karınca” masalını anımsayarak anlarım…

Geçtiğimiz günlerde balkonda oturup yazacağım yazı ile ilgili yayınları okurken nereden geldiği belli olmayan; ancak hemen yanı başımdaymış gibi gür, sürekli ve devam ettikçe adamı bıktıran bir Ağustos böceği sesi ile karşı karşıya kaldığımda Ağustos ayının geldiğini daha iyi anladım…

Ağustos böceği olmanın dayanılmaz hafifliği…

Ama diğer yandan da içerde çalışmakta olan televizyondaki HalkTV haber programında kentimizin belediye başkanı Cemil Tugay‘ın “Bisim’i biz kaldırmadık,

Ve o andan itibaren nereye konduğunu belirleyememekle birlikte, gür ve bıktırıcı sesiyle cır cır öten Ağustos böceğinin yakınımdaki bir ağaç ya da bina kovuğunda değil, çağımızın aracı olarak kabul ettiğimiz Halk TV‘de, CHP‘nin kanalı olarak ünlenen televizyon istasyonunda arz-ı endam etmekte olduğunu kavradım.

Çünkü geçtiğimiz aylarda tanık olduğumuz belediye şirketleri işçilerinin grev ve direnişleri, geç ödenen ücretleri nedeniyle gerçekleştirdikleri işi yavaşlatma eylemleri, sendika yöneticileriyle yapılan kavgalar, işten atılan işçiler ve asıl önemlisi İZBETON davasındaki asıl şikayetçinin Cemil Tugay ve ekibi olduğunun anlaşılması nedeniyle imajı yıpranan Cemil Tugay‘ın basın danışmanı, (2014 seçimleri sırasında basın danışmanlığını yaptığı İzmir Büyükşehir Belediyesi başkan adayı Binali Yıldırım tarafından “prensesim” olarak olarak hitap edilen) Elif Demirci İşleğen tarafından organize edildiği anlaşılan ve belediyeden kaynaklanan her haberi kelimesi kelimesine yayınlayan tüm gazete, televizyon ve sosyal medya sahiplerinin ödüllendirildiği yeni bir medya operasyonu ile yerel ve ulusal televizyonlardaki her kanala, her gazeteye, her Youtube hesabına çıkarak, bunun için milyonlarca lira ödeyerek bozulan imajını düzeltme gayreti içine girmiş, bu uğurda daha önce göstermediği bir performansı sergilemeye başlamıştır.

Belediye başkanı bu yeni dönemde gazetecileri makamında kabul etmekte, tek bir çivi çakılmamış konularda toplantılar düzenleyerek konuşmakta, adeta gördüğü her kamera ya da mikrofon önünde sular seller gibi şakımakta, kendini ve belediyesi aklayıp paklayıp parlatmak amacıyla yaptığı mesainin süresi, yapması gereken belediye hizmetlerinin süresini geçmekte, böylelikle yaklaşan il seçimleri için elini güçlendirmektedir.

Emrine sunulan tüm iletişim kanalları başkanın lehine çalışmakla birlikte; asıl sorun, kamera ve mikrofonların önünde ne söyleyeceği, diğer bir deyimle konuşmasını hangi bilgi ve içerikle dolduracağı konusundaydı. Çünkü konuşmasını büyük idealler, düşünceler, proje ve uygulamalarla dolduracak iyi bir düşünsel yapısı ve bunu parlak bir şekilde pazarlayacak belagati yoktu. Kendisiyle görüşen iletişimciler karşılarındaki belediye başkanının donuk, heyecansız tutumundan şikayetçiydiler. Sözcük hazinesinin yetersiz, konuşma belagatinin kötü olduğunu, konuşacak konu bulmakta, konuşmayı sürdürmekte ve derinleştirmekte yeteneksiz olduğunu söylüyorlardı. O nedenle, insanları etkileyecek parlak fikirlerdir düşüncesiyle daha çok yapamayacağı ve devamını getiremeyeceği konularla önünü açmak istediğini ifade ediyorlardı. Aynen Karşıyaka belediye başkanı olmadan önce Karşıyakalılara vaat edip hayata geçiremediği büyük dönmedolap projesi, borçsuz belediye söylemi, deniz kabarması nedeniyle Mavişehir ve Bostanlı’yı başka bir yere taşıma fikri, kent ve kurtuluş tarihi müzesi ile çiftçi pazarlarının kurulması, sergi sarayı ve kent kütüphanesi ile yüzme havuzu ve buz pistinin yapımı, uygulanma olanağı olmayan Karşıyaka Gıda Strateji Belgesinin hazırlanması ve gençlik için vaat edilen dijital önderlik projelerinde olduğu gibi…

Karşıyaka Belediyesi‘nin 2019-2024 döneminde belediye başkanlığını yapan Cemil Tugay‘ın CHP genel başkanı Özgür Özel tarafından aday gösterilmesinden sonra İzmir için vaat edip şu ana kadar gerçekleştirmediği ve mevcut koşullar içinde hiçbir şekilde gerçekleştiremeyeceği hayalleri ise şu şekilde sıralayabiliriz:

1) Tunç Soyer döneminde İzmir Büyükşehir Belediyesi‘ne ait BİSİM bisiklet kiralama hizmetinin, Ankara merkezli Mia Teknoloji isimli şirketle, 10 yıllık bir süre için hasılatın % 7’sinin belediyeye ödenmesi koşuluyla imzalanan sözleşmeye göre TRİPY isimli elektrikli bisiklet kiralama sistemine dönüştürülmesi ve bu arada manuel bisikletlerden oluşan BİSİM filosunun onarılıp tekrar hizmete alacağız bahanesi ile 2024 yılının Mart-Nisan döneminde hizmetten çekilmesi, aslında bu şekilde yaratılan haksız rekabet ortamında teknolojik anlamda daha üstün olan 750 adet elektrikli bisiklete sahip TRİPY filosunun İzmir‘deki bisiklet kiralama piyasasına hakim olmasını sağlamış, yeni belediye başkanı Cemil Tugay ise şimdi şikayetçi olduğu bu durumun farkında olmadığı ve zamanında müdahale etmediği için İzmir Büyükşehir Belediyesi bu işten zararlı çıkmıştır. 2025 yılının Ağustos ayında görücüye çıkarılan yeni BİSİM bisikletlerinin ise onarılacağı söylenen o eski bisikletler değil, belediyenin doğrudan doğruya yeni aldığı 500 adet elektrikli, 500 adet elektriksiz manuel bisikletten oluşması, aslında TRİPY‘nin hakim olduğu İzmir piyasasında “Atı alan Üsküdar’ı geçti” deyişi ile ifade edilebilecek boşuna bir gayreti ifade etmektedir.

Bu durumun en çarpıcı kanıtı ise Cemil Tugay‘ın göreve geldiği ilk günlerde BİSİM‘in X‘deki sosyal medya platformunda yayınlanan “Değerli Üyelerimiz, BİSİM bisiklet hizmetimiz 03.04.2024 tarihinden itibaren planlı ağır bakım, onarım işlemleri ve ayrıca istasyon sistem güncellemesi sebebi ile kısa bir ara verecektir. Anlayışınız için teşekkür ederiz.” mesajı (1) ile 26 Temmuz 2024 tarihinde İz Gazete‘de yayınlanan “İzmir BİSİM kaldırıldı mı? Belediye açıklama yaptı” başlıklı haberin içeriğinden anlaşılmaktadır. (2)

2) İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay, yıllardır İzmir ile ilgili bilgi, birikim, deneyim, görüş ve önerilerini kamuoyu ile paylaşan Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü öğretim üyesi değerli bilim insanı Prof. Dr. Doğan Yaşar‘ı büyük bir saygısızlık ve kibirle “cahil” ve “yaşlı” olmakla suçlamaktadır…

3) İzmir Körfezi altından metro hattı geçirmek şeklinde dile getirilen büyük bir proje konusunda hem yetkisi, hem de parası olmadığını bilmeyen ya da bildiği halde bu engelleri dikkate almayan; üstüne üstlük 2015-2019 döneminde AKP‘li Binali Yıldırım‘ın projesi olarak piyasaya sürülüp Danıştay tarafından iptal edilen İzmir Körfezi Geçiş Projesi‘ni hatırlatacak şekilde körfezin altından Karşıyaka‘ya doğru metro hattı yapılacağını söyleyen Cemil Tugay anlaşılan hızını alamamış olacak ki, bir hafta sonra Buca metrosunun Fuar İzmir‘e kadar uzatılacağını söyleyebilmekte; böylelikle, yakın zaman önce yitirdiği itibarını böylesi çılgın projelerle kazanmayı arzulamaktadır… Hem de hem böylesi bir proje, 2025-2029 dönemi İzmir Büyükşehir Belediyesi Stratejik Planı ve İzmir Ulaşım Master Planı‘nda yer almadığı halde ve mevcut projeye eklenecek Fuar İzmir istasyonunun yolcu kestirimlerini gösteren güncel hesaplar ortaya konulmadan…

4) İlk önce Konak Meydanı‘na TMSF tarafından yapılmasını istediği belediye hizmet binası karşılığında belediyenin Basmane Çukuru‘ndaki % 30 oranındaki hissesini trampa edip vereceğini söylüyor. Hem de bu taşınmazdaki hisselerin tümüyle belediyeye devri ile ilgili mahkeme devam ederken… Ardından da bu önerisinin TMSF ve İzmir 1 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından reddedilmesi üzerine, “Belediye binasının ihalesini biz yapacağız, bunu yapacak gücümüz var. Basmane Çukuru’ndan da vazgeçtik. Orayı kendi hukuki dinamikleri içinde çözeceğiz” diyerek bu konuda bugüne kadar bir arpa boyu bile yol alamadıklarını itiraf etmiş oluyor…

5) Tarımsal üretimin yapısal özelliklerini ülkemiz ve İzmir boyutunda yeterince bilmediği için; ama asıl önemlisi, 7442 sayılı torba kanunun 2. maddesi ile 5488 sayılı Tarım Kanunu‘nun 2 ve 7. maddelerinde yapılan değişiklik (Söz konusu kanunda yapılan bu değişiklik, CHP tarafından Anayasa Mahkemesi‘ne götürülmesine karşın bugüne kadar bir karar alınmadığı bilinmektedir) ve bu değişiklik sonrasında yürürlüğe giren “Tarımsal Üretimin Planlanması Hakkında Yönetmelik” uyarınca il ölçeğindeki tarım planlarının, Ankara‘daki bakanlık merkezi tarafından değil, büyükşehir belediyelerinin katılımı ile oluşan il planlama kurullarına ait olduğundan bihaber olunca, tarımsal üretimle buna ilişkin büyükşehir belediyesi hizmetlerini planlamanın ziraat ve gıda mühendisleri yerine şehir plancıları eliyle gerçekleştirileceği zannıyla düzenlediği bir toplantıda, tarımla ilgili her kararın Ankara‘da alındığını iddia ederek bu konudaki bilgisizliğini ortaya koymaktadır…

6) İşletmeye alındığı 1992 yılından bu yana tek bir kuruşun tahsil edilmediği Hilton İzmir Oteli‘ndeki % 23,5 oranındaki belediye hissesini, ekonomik koşulların böylesi bir satış için hiç de müsait olmadığı bir zamanda; ayrıca, 33 yıldır ortaya çıkan kamu zararının kimlerden ve ne şekilde tahsil edileceğini düşünmeden, aynen Karşıyaka Mavişehir‘deki belediye parselindeki % 8,48 oranındaki hisseyi yandaş müteahhit Mehmet Cengiz‘e satışını hatırlatacak şekilde elden çıkaracağını dile getirmektedir…

7) Cemil Tugay‘ın Karşıyaka Belediyesi ile belediye şirketlerinde sebep olduğu kamu zararlarının hesabının sorulmadığı bir ortamda İzmir‘deki siyasi egemenliği eline geçirmek amacıyla, İZBETON soruşturmasındaki şikayetçinin İzmir Büyükşehir Belediyesi olmadığını belirttikten birkaç gün sonra ortaya çıkan iddianamede şikayetçilerden birinin doğrudan doğruya belediye olduğu ve belediyenin bu amaçla savcılığa tomarla belge gönderdiği anlaşılmaktadır…

8) Kısa süre içinde iki ayrı AKP‘li bakanla görüşmek için, yanına başka bir belediye yetkilisini almadan Ankara‘ya gidip tek başına görüşmesi üzerine ortaya çıkan “belediye başkanı AKP’ye geçecek” söylentilerine, her zaman yaptığı gibi bu dedikoduların “terbiyesizler” tarafından çıkarıldığını iddia etmekle birlikte, ertesi gün çark edip İzmir için kendisini feda edebileceğini söyleyerek fedakar bir kurban rolünü üstlendiği görülmektedir…

9) İZBAN konusu sayın başkanın kavga gündeminde baş köşeyi işgal ediyor… Çünkü belediyenin İZBAN hattı üzerindeki işletmecilik hizmeti her geçen gün geciken seferler, istasyonlarda bekleyen yolcu kalabalıkları, çalışmayan yürüyen merdivenler, kliması çalışmayan vagonlar ve teknik arızalar nedeniyle raylar üstünde yürümek zorunda kalan yolcular nedeniyle her geçen gün daha kötüye gidiyor ve acilen bu durumu açıklayıp telafi etmek amacıyla bütün yanlışlık ve eksikliklerin kaynağı yeni bir “günah keçisi“nin bulunması gerekiyor: TCDD

Belediye başkanı, anlaşılan o ki bir zamanlar örnek gösterilip ödüllere boğulan TCDD-İzmir Büyükşehir işbirliğini bozmak niyetinde… O amaçla İZBAN‘ı bize devredin diyor; ama, bu devrin “bedava” olmasını, TCDD‘nin 136 kilometrelik hat için hiçbir şekilde para talep etmemesini istiyor… Tabii ki, böylesi bir talebin abes olduğu her iki taraf için de biliniyor ve Cemil Tugay‘ın kör bir kavga başlattığı anlaşılıyor… Ardından Ankara’ya gidip ulaştırma bakanı ile görüşüyor ve “süt dökmüş kedi” gibi sorunların birlikte çözüleceğini söylemek zorunda kalıyor… Buna ilave olarak, son günlerde raylarda oluşan sıcaklık nedeniyle, TCDD böyle bir açıklama yapmazken İZBAN seferlerinin durdurulabileceği müjdesini veriyor…

Bir zamanlar yasemin ve sümbüllerin arasında bülbüllerin şakıdığı İzmir gibi güzel bir kentte Mavişehir Opera Binası ve Turan Sürdürülebilirlik Merkezi inşaatları durdurulup Darağaç‘taki Girişimlik Merkezi ile Kestelli’deki 100. Yıl Kurtuluş Savaşı Anı Evi CHP‘li bir belediye tarafından kapatılırken ya da Kordon‘a duvar yapmak gibi akla zarar işler yapılırken; ama en önemlisi, seçim döneminde vaat edilen Şehir Hastanesi‘ne döşenecek otoray ya da Pasapor iskelesiyle Konak Pier arasındaki marina yapılmazken, Kültürpark‘taki lunapark kaldırılırken, Kültürpark‘a yapılacağı söylenen Dönmedolap Projesidönmezdolap” haline gelirken, belediye hizmet binası yapımı “Çıkmaz ayın Çarşambası“na kalırken belediye başkanımız ilgiyi kendi üzerine çekerek yıpranan itibarını yeniden kazanmak ve imajını onarabilmek; ayrıca, CHP‘nin yaklaşan il ve ilçe seçimlerinde Deniz Yücel-Murat Bakan ekibine karşı etkili olup il ve ilçe yönetimlerine kendi adamlarının gelmesi için elinden ne gelirse yapıyor, gittiği her yerde aslı astarı olmayan konularda doğrusuna yanlışına bakmaksızın konuşuyor ha konuşuyor, bilim insanlarına hakaret ediyor, devamlı gündeme kalmak için insanüstü bir çaba harcıyor ve böylelikle asıl işi olan belediye hizmetlerini gerçekleştirmek yerine Ağustos böceği gibi iktidarın tadını çıkarıp kendini kurtarmaya, yaptığı hata ve abeslikleri unutturmaya çalışıyor…

Ağustos böceğinin karıncalara yem olması hali…

Tabii ki, çetin kış günleri geldiğinde, zamanında çalışıp yiyeceğini yuvasına taşıyan işçi ve emekçi karıncaların karşısına çıkacak Ağustos böceklerinin hakkından, aynen yukarıdaki fotoğrafta görüldüğü gibi geleceklerini, onları yok edeceklerini bilerek…

(1) https://www.izmir.bel.tr/tr/Projeler/bisim/1277/4

(2) https://x.com/izmirbisim/status/1775484544407470323

Yorum bırakın